Çoğu insan gibi uzun yol seyahatlerini ben de çok seviyorum. Yakın bir geçmişte yine uzun yol seyahatinde iken, öncesinde ve yolculuğun başlarında bazı aksilikler yaşadım, benim dışımda gelişen aksilikler…
Vaktinde gelmeyip 1 saate yakın geciken otobüs geldiğinde çatmaya yer arıyordum. Üstelik şoför ve muavin de gözüme fazla laubali göründü. Hemen şoförün arkasındaki 1 numaralı koltuktaydım. O an ki gergin gözlemimle “Bu yolculuk bitmez, bitse de ben stresten şişerim” diyordum.
Sonra kendi kendimi sakinleştirip, zihin kontrolümü ele almaya karar verdim.
En sevdiğim aktivitedir; enerjiyi değiştirip, olayların seyrinin değişimini gözlemlemek…
Yani gün boyu söylenip dert üstüne dert eklemektense, mevcut gergin ruh hâlinden sıyrılıp tebessüm etmek, yüreğimi rahatlatmak ve biraz da işin eğlenceli kısmına odaklanarak kalan günü rahat bir şekilde geçirmeyi seçmek….
O ana kadar benim elimde olmayan şeylere üzülmenin bana bir şey katmayacağı gibi benden eksilteceğini de biliyordum.
Bir süre kulaklığı takıp müzik dinleyerek, uzun uzun yolları, manzaraları izledim ve şükrettim.
Zihnimi, kalbimi sakinleştirmeye başlayınca yavaş yavaş bir şeyler değişmeye, kendime dar ettiğim görüş ve nefes alma alanım da ferahlamaya başladı.
Sonra müziği durdurup ortama kulak vermek istedim çünkü; insanların başkalarının duymasından çekinmeyeceği ses tonunda hayatlarından hikayeler anlatırken, onları dinlemeyi ve anlatılanlardan kendime farklı bakış açıları ya da dersler çıkarmayı seviyordum.
Tabi bu sefer ki muhabbet daha başkaydı. Muavin “R”leri söyleyemiyor, bunu bilen şoför onunla sürekli tatlı bir şekilde uğraşıyor, sonra ikisi ve bu muhabbete dahil olan bir kaçımız bu duruma gülüyorduk.
Araca binerken beni uğurlayan ve çok gergin olduğumu bilen arkadaşım nasıl olduğumu sorduğunda “Kanka burada muhabbet komediye doğru gidiyor, çok eğleniyorum” diye yazıyordum.
Çünkü an’da kalmayı, enerjiyi tersine çevirmeyi ve yol boyu kendime ya da başkalarına zindan edeceğim seyahatimin seyrini değiştirmeyi seçmiştim.
Yolculuğun sonuna doğru başlarda yaşanılan gecikmeden dolayı benim inişim de baya geceye kalıyordu. İçimden bir yandan “Nasıl yaparım, şöyle yaparım, böyle giderim!!?” diye plan yaparken bir an onu da salıverdim.
“Bir şekilde yol bulunur” dedim.
İnanmayacaksınız ama yedek şoför direksiyona geçtiğinde sadece bilgi almak için durumumu anlatmıştım, otogara geçmeden evime daha yakın bir yerde inip inemeyeceğimi sormuştum ve konuyu öylesine geçiştirmiştik.
Yolun sonuna doğru, olacak olan durumu da kabullenmiş öylece giderken, beni ve sorumu çoktan unutmuş olduğunu düşündüğüm şoför, bana en yakın ve en imkanlı yolu söyledi.
Daha sonra işimi her türlü kolaylaştıracak yerde inip, rahatça evime geçtim.
Bazen düşünüyorum da eğer o gün sakinleşip akışına bırakmasaydım ne aksilikler, ne zorluklar üst üste gelirdi ama enerjiyi sıkıştırmayıp serbest bırakınca nasıl da her şey kendiliğinden çözülüverdi…