Aklını, vicdanını, ruhunu kaybetmiş insanlarla sınanıyoruz son dönemlerde, pardon insan görünümlü varlıklarla…
Sokak köpekleriyle başladı bu olaylar, zamanında kısırlaştırma önlemi alınmayan onca can, doğası gereği tabi ki üredi durdu. Sonrasında tabii ki onu açlık takip etti, peşini günahsız çocuklara ve insanlara saldırmaları…
Hiç kimsenin günahı yoktu, ne etleri paramparça olan çocuklarımızın, ne o korkuları yaşayan insanların, ne de açlıktan ne yapacağını bilemez hâlde artık her şeyi yemek olarak görüp saldıran hayvanların!
Siz yemek yemeden durabiliyor musunuz?
Duramazsınız.
Zamanında yapılamamış bir hamle, alınmamış ve ötelenmiş önlemler, şimdi önlenemez hâle gelir tabi ki…
Belediyelerde on numara barınaklar varmış gibi “ya barınak ya da ‘uyutulma’” tabiriyle yumuşatılmış ama özünde öldürme olan şey çözüm olarak sunuldu!
Bir can verdiğiniz var mı ki, onca canı almayı bu kadar kolay dillendirebiliyorsunuz Allah aşkına?
Sonrası korkunç bir cehaletle saldırganlaşmaya evrildi.
Bazıları vicdanlarını ve insan olduklarını unutarak, sırf dikkat çekmek için suçsuz günahsız hayvanları türlü türlü işkence yöntemleriyle öldürmeye başladılar.
Sonra bu insanlar gittiler sağda solda ne kadar temiz kalpli olduklarını anlattılar, insan diye sokakta gezdiler, şimdi mübarek ramazan ayında oruç da tutuyorlardır değil mi?
Çocukken beni de köpek ısırmıştı, kaç kere kovaladıklarını da hatırlamam ama gidip sokakta gördüğüm ilk köpeği zehirlemeye kalkışmadım mesela.
Köpekten korkuyor olabilirsiniz saygı duyarım ama bu o hayvana zarar verme hakkını vermez size…
“Köpek bize zarar veriyor” derseniz de onun sebebi ve yaşanılan sonucu yukarıda anlattım.
Bu işler hayvanlara zarar vermeyle başlar, sonra güç alır çocuklara yaklaşır, sonra yetişkinliklerle devam eder.
6 dakika boyunca masum bir canı tekmeleyerek öldürenin yarın daha ciddi olaylara karışmayacağı ne malum?
Verilen cezalar(!) da öyle komik ki üzgünüm ama daha da cesaretleniyorlar.
Bu gibi durumlarda hep şunu söylerim; “Bu toprağın sadece üstü yok, altı da var ve asıl dünya orası. Burada kaçarsın ama orada kaçış yok!”
Mevzu bahis sadece köpekler gibi görülse de aslında bu yazı tüm Allah’ın sessiz kullarını kapsıyor.
Bunlar işin vahşi kısmıydı (bu kısmı yazarken inanılmaz gerildiğimi itiraf etmeliyim) bu işin bir de sihirli yanına geçelim…
Korona virüs zamanlarıydı, henüz tam kapanmalar gelmemiş ama işleri olumsuz anlamda etkilemeye çoktan başlamıştı.
Bizim sağdan soldan gelen, dışarıda baktığımız bir sürü kedimiz var. Kedi mamalarına sürekli zam gelse de babam ya da abilerim, artık kimin cebi uygunsa kedilerin mamasını mutlaka alır, aç bırakmayız çocuklarımızı.
Bir gün babam anlatırken duydum; “Herkesin işsizleşmeye başladığı o zamanlarda ben işten başımı kaşıyacak vakit bulamıyordum ama ben biliyorum biz bu kedilere aldığımız mamanın rızkını yiyoruz. Allah veriyor, biz dilsiz hayvanlara veriyoruz, Allah bize daha çok veriyor…”
“Ben verdikçe Allah verdi” diye bir söz vardır, aslında tam da bu oluyordu bizde de…
Şanslı bir çocuktum ve hayvanların içinde büyüdüm, o yüzden hayvanlar ve onların yaşattığı mistik şeylerle alakalı çok anım vardır.
- Korkunç bir karın ağrısı yaşarken o zamanlar evde baktığım kedimin derdimi anlarmışçasına gelip direkt karnımın üstüne yatması. O ağrıyla uyumam söz konusu bile değilken, çıkardığı kedi gırıltısının dozunu artırıp yarım saatin içinde beni uykuya daldırması ve uyandığımda o hiç geçmeyecekmiş gibi olan ağrının bir anda kesilmesi…
- Neye ağladığımı bile hatırlamadığım bir gün, evin önünde çaresizce ve ağlayarak etrafa bakarken dışarıda baktığım kedilerimden birinin, benimle aynı yükseklikte olmak için yüksek bir yere çıkıp, iki patisini birden kalbimin üzerine bastırıp (kalbimin yerini nasıl öyle nokta atışı buldu hâlâ şaşarım) gözlerime bakıp beni sakinleştirmesi…
- Bafra’ya pedal çevirdiğim bir gün Kızılırmak Delta’sının girişinde her zaman gördüğüm ve bana hiç havlamayan iki köpeğin o gün bahçeden fırlayıp beni kovalaması, benim yoldan geri dönmek zorunda kalmam ve yarım saatin içinde ortalığın bir anda kararıp şiddetli bir yağmurun başlamasıyla benim “iyi ki köpekler beni kovalayıp yolumdan çevirmiş, yoksa şimdi bu karanlığa yolu asla bulamazdım.” demem…
Aa bu arada köpek demişken hiç fark ettiniz mi? Köpekler aynı içlerinde insan varmış gibi gözlere sahipler, sanki görünümleri köpek ama gözleri yaşlı bilge adamların gözü gibi, insan gibi bakıyorlar çoğu kez…
Açıkçası ikinci bölümü yazarken enerjim çok yükseldi, o enerjinin size de geçmesi dileğimdir…
Tabi benim hayvan’canlarla olan anılarım sadece kediler ve köpeklerden ibaret değil, diğerlerini de sırası geldikçe anlatacağım:)
Yazının özlü sözü; “İnsan ruhunun bir parçası, hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz.”
Tüm uyanmış ruhlara selam olsun, sevgi ve ışıkla…