Türkiye’de son zamanlarda göreve talip olan tüm siyasi iktidarlar öncelikle “seçim sisteminin değiştirileceği” sözünü verdiler.
İktidar olunca da verdikleri bu sözü unuttular ve yerine getirmediler.
Çünkü sistem, diğer her sistemde olduğu gibi kendini korumaya programlanmıştır.
Değiştirmek de göreve gelenlerin işine gelmez, kendilerini götürecek bir sisteme kimse izin vermez.
Türkiye’de bu daha önceki dönemlerde de böyleydi, AK Parti döneminde de böyle.
Siyasi parti liderleri her türlü ağız dalaşını yaparlarancak bu konuya hiçbir zaman girmezler.
Hatta bu seçimleri manipüle edecek her uygulamanın da önünü açarlar.
Samsun siyaseti bunun canlı örneğini yaşıyor şu günlerde.
Anayasal suç işleniyor, kimsenin umurunda değil.
Çünkü Anayasa değiştirilmek isteniyor.
Bırakın seçme ve seçilme hürriyetine müdahaleyi, Anayasa’nın ilk dört maddesi değiştirilmek isteniyor millet farkına bile varmıyor.
Çünkü ya “adam sende” diyoruz ya da “yalama” olmuş çıkmışız,siyasetçilerin önünde hakla atmamız bile istenir duruma gelmiş ortalık.
Baksanıza İktidar Partisi olan Ak Parti ile Ana Muhalefet Partisi CHP il seçimleri için aday bile belirleyemiyor.
Neymiş, Genel Merkez işaret edecekmiş kimin seçileceğine.
Bunun adına seçim denmez atama denir.
Parti liderinin görüşlerinin delegelere onaylatılması denir.
Hâlbuki ne gerek vardır buna.
Emrederler olur biter.
Çünkü kendileri pek haklıdırlar…
Çünkü partinin başında kendileri vardır…
Bu miller onların egolarını şişirmiştir.
Biraz daha şişirilince patlayacaklarının bile farkında değillerdir…
ŞEFİN İLKELERİ
Egoları patlayacak duruma gelmiş parti liderlerini şefe benzetiyorum. Hani ikide bir rahmetli İsmet Paşa dönemine “Milli şef” diye atıfta bulunup aslında kendilerinin de birer şef olduğunu kabul etmemizi isteyenler var ya, işte onlar “Şefin İlkelerini” getirdi aklıma.
Gelin hep beraber hatırlayalım şu ilkeleri bir daha…
Ve demokrasimizi(!) neye benzettiğimizi düşünelim…
1. Şef haklıdır.
2. Şef her zaman haklıdır.
3. Şefin haksız olduğu durumlarda 1 ve 2. maddeler geçerlidir.
4. Şef uymaz, istirahat eder.
5. Şef yemez, gıda alır.
6. Şef içmez, susuzluğunu giderir.
7. Şef hiçbir zaman gecikmez. Onu alıkoyarlar.
8. Şef hiç bir zaman iş yerini terk etmez. Davet edildiği için gitmek zorunda kalır.
9. Şef iş saatinde gazete okumaz, günlük bilgileri toplar.
10.Şef hiçbir zaman dedikodu yapmaz. Sadece sohbet eder.
11.Şefin odasına kendi fikirlerinizle girer, onun fikirleriyle çıkarsınız.
12.Şefin eşi büyük şeftir.
13.Şef ile asla güreşilmez.
14.Şef ile tükürük yarışına girilmez.
15.Şefe dalaşacağına dağı dolaş.
16.Şefin atına, itine dokunulmaz.
17.Şefin bütün telefon görüşmeleri resmidir.
18.Şefin yaptığı espriler her zaman komiktir.
19.Şef aksırırsa, astları zatürree olur.
20.Şefler kapışınca astlar zarar görür.
21.Şefe yapılan teklifler görev olarak geri döner.
22.Şefe çözülmüş problemler getirilir.
23.Şefin kararı beğenilmese de sonuna kadar savunulmalıdır.
24.Şefin hatalarını astlar daima üstlenmeye hazır olmalıdır.
25.Şefe atılan taklalar takdir ödül ve sicil olarak geridöner.
TEPKİSİZLİĞİN SINIRI
Ünlü virtüöz piyanonun başına oturmuş ve salonu hınca hınç dolduran seyircilerin önünde, konserine başlamıştı. Ancak tuşlara basıp çalıyor görünmesine rağmen, telleri önceden sökülmüş olan piyanodan hiçbir ses çıkmıyordu!
Dinleyiciler, birbirine göz ucuyla bakarak ne yapmaları gerektiğini araştırıyorlar, fakat nedense tepki gösteremiyorlardı. İki saat süren sessiz konserden sonra ünlü virtüöz oturduğu yerden kalkarak büyük bir ciddiyetle onları selamladı.
Salon sürekli alkış sesleriyle çınlıyordu.
İngiltere’de yaşanan bu olaydan sonra piyanist, kendisiyle röportaj yapan televizyon spikerine:
" İNSANLARDAKİ TEPKİSİZLİĞİN NEREYE KADAR VARACAĞINI ÖĞRENMEK İSTEDİM, MEĞER SINIRI YOKMUŞ..." diyordu.
Peki ülkemizde tepkisizliğimizin sınırı neresi?
Bu konuda fikri olan var mı?
GÜNÜN FIKRASI
Arkadaşları Temel'i evlendirmek isterler. Sonunda uygun bir hanım bulup Temel'e haber verirler.
"Ben iş adamuyum" der Temel ve devam eder:
"Numune görmeden ha bu işe karar veremem da."
Durum kendisine iletilen genç kadın "Ben de iş kadınıyım" dedikten sonra konuşmasını şöyle sürdürür:
"Numune veremem ama istediği kadar referans gösterebilirim..."
GÜNÜN SÖZÜ
Ey hayat! Ölüme şükret, seni, onun yüzünden seviyorum. Seneca
DUVAR YAZISI
Beni bir o anladı. Oda yanlış anladı.