Esasen Türklerin iki farklı tarihte kutladıkları bahar bayramları vardır: Nevruz ve Hıdırellez. Nevruz köken itibariyle İslamiyet öncesine dayanır ve daha çok Doğu Türklüğünün bildiği ve kutladığı bir bayramdır. Hıdırellez ise İslamiyet’ten sonra Hz. Hızır ve Hz. İlyas etrafında oluşan birtakım menkıbelere dayanan ve bir kült yani bir inanış haline dönüşmüş olan bahar kutlamasıdır. Hıdırellez’in Türk kültüründeki önemine değinmeden önce Hızır kültüyle (inancıyla) ilgili kısa bir bilgi vermek yerinde olacaktır.
Hızır, İran’ın mitolojik tarihi olan Şehnâme’de İskender’in veziri olarak geçmektedir. İskender dünyayı dolaşırken karanlıklar ülkesine gelir ve veziri Hızır ile birlikte ab-ı hayatı (ölümsüzlük suyunu) bulmak için karanlıklar ülkesinde ilerlemeye başlar. Yolun ikiye ayrıldığı bir yerde yolun birine İskender, diğerine Hızır gider. Hızır bu yolda ab-ı hayatı bulur ve içer. Ancak onun ab-ı hayatı bulduğundan İskender’in haberi olmaz. Hızır’dan da bir daha haber alınamaz.
Hızır-İlyas günü, kısaca Hıdırellez; Türk dünyasının pek çok yerinde, özellikle de Anadolu ve Balkanlarda kutlanan mevsimlik bayramlarımızdandır. Kış mevsiminin sona erip yaz mevsiminin başladığı bugün, karaların peygamberi Hızır ile denizlerin peygamberi İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilir. Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında “Hıdırellez” şeklini almıştır.
İslâm toplumunda Hızır, ermiş bir kişi olarak bilinir. Allah tarafından Müslümanları korumakla görevlendirilmiştir. İstediği zaman istediği yerde görülebilir. Kimi rivayete göre İlyas’la kardeştir. Kimi rivayete göre ise Hızır ile İlyas arkadaştır. Halk, Hızır’ı “peygamber” olarak kabul eder. O’na genellikle “Hızır Aleyhisselâm”, “Hızır Nebi” veya “Hızır Peygamber” denilmesi bu yüzdendir. Ayrıca “Kul bunalmayınca Hızır yetişmez”, ve “Hızır eli değmiş” sözleri de bunun için ifade edilmiştir. Günümüzde cankurtaranlara “Hızır”, acil servislere de “Hızır Acil Servisi” denilmesinin nedeni de yine bu inanışa dayanmaktadır.
Kur'ân-ı Kerîm'de, Hızır (a.s.)'ın isminden açıkça bahsedilmemekle birlikte, Kehf Sûresi'nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ ile ilgili kıssada "Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul..." (18/65) diye sözü edilen şahsın Hızır (a.s.) olduğu kabul edilmektedir. Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen hadislerde bu şahsın Hızır olduğu açıkça belirtilmiştir.
Hızır ile ilgili olarak Türk toplumu daha çok şu düşüncelere sahiptir: Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşar, kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder. Uğradığı yerlere bolluk, bereket ve zenginlik getirir. Dertlilere derman, hastalara şifa aracı olur. İnsanların talihlerinin açılmasına yardım eder. Aslında burada vurgulanmak istenen belki de insanların hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemeleri gerektiğidir. Ayrıca iyi insan olmak için çaba harcamaya da bir teşvik söz konusudur.
Hızır’ın çiçeklerden örülmüş bir hırkası, al renkli külâhı, yeşil sarığı ve kırmızı pabuçları vardır. Aksakallıdır. Elleri yumuşak, beyaz ve kemiksizdir. Dilenci ve fakir kılığına girdiği de olur. Bu nedenle dilenci ve fakir insanlara karşı olumlu bakışımızda onların Hızır olabileceği inancının büyük etkisi vardır. Çünkü Türk toplumunda kapıya gelen yaşlı, muhtaç pîr-i fanilerin Hızır olabileceği ve kulları imtihan için gönderildiği düşünülür ve bu insanlara yardım edilir. Özellikle Ramazan aylarında söylenen “Her geceyi Kadir, her geleni Hızır bil” sözü de bunun için söylenmektedir.
Hıdırellez, ülkemizde etkin bir biçimde kutlanmaktadır. Büyük şehirlerde daha az olmak üzere, kasaba ve köylerde Hıdırellez için önceden hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar, evin temizliği, üst-baş temizliği, yiyecek-içeceklerle ilgili hazırlıklardır. Hıdırellez gününden önce evler temizlenir; çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın uğramayacağı düşünülür. Hıdırellez kutlamaları daima yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Hıdırellez’de kırlara çıkılması ve baharın taze ürünleriyle (yeşil soğan, biber, salatalık vs.) birlikte haşlanmış yumurta yenilmesi bir gelenek halini almıştır. Yumurta burada doğumu, üremeyi, tabiatın yeniden canlanışını sembolize etmektedir. Bu yönüyle Hıdırellez, Türk dünyasındaki Nevruz algılamasıyla yapısal ve işlevsel açıdan örtüşmektedir. 21 Mart’ta Anadolu ve Balkan coğrafyasına bahar henüz gelmediğinden, Hıdırellez iklimsel olarak Nevruz’un yerine ikame edilmiş bir bayram olarak kabul edilmelidir.
Tebrikler....
Kapsamlı bir çalışma olmuş, istifade ettik, teşekkür ederim Bekir hocam.