Türkiye Cumhuriyeti yeni yüzyıla hazırlanıyor.
Önce Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin yeni yüzyıl programını ''Türkiye Yüzyılı'' başlığıyla tanıttı biliyorsunuz.
Son olarak da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 3 Aralık Cumartesi günü ''Türkiye’nin Yeni Yüzyıl Vizyonu'' başlığıyla bir programı açıkladı.
Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı program çok teknik bulundu ve bu nedenle eleştirilerin de konusu oldu.
Ekonomi basit gibi görünse de teknik bir konudur aslında.
Dünya gazetesi yayın hayatına başlayana kadar, Türkiye ekonomi konusuna çok uzaktı.
Gazetelerde ekonomi sayfası bile yoktu.
Şimdinin gazetelerinde en az üç sayfa ekonomi sayfası var.
Günümüzün gazetelerinin üç manşetinden biri bile ekonomiyi ilgilendiren haberlerden oluşuyor.
Programda özellikle Jeremy Rifkin'in sunumu çok kişi tarafından sıkıcı bulunmuş.
Doğrudur, Rifkin, politikacı gibi konuşmadı.
Sunumu eğlenceli değildi elbette.
Dünya gazetesinde çalıştığımız yıllarda patronumuz bizi üç ayda bir toplantıya çağırırdı.
Toplantıların ilk günü sabah seansında önce yazı işleri konuşulurdu.
Öğleden sonra ve devam eden günlerde ise daha çok büroların bütçeleri üzerinde konuşmalara yer verilirdi.
Gazetenin o zamanki Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Osman S. Arolat, yazı işleri toplantısını ''Şimdi Çince konuşulacak, bize müsaade'' şeklinde esprili bir dille sonlandırırdı.
Ekonomi konuşmak sıkıcıdır yani.
CHP'nin yeni vizyonuyla ilgili sunumu da bu nedenle çok kişiye sıkıcı gelmiş olabilir.
Ve fakat.
Ekonomi hangimizi ilgilendirmiyor ki.
Rifkin mesela, teknolojiye yatırımı işaret etti.
''4. Sanayi Devrimi'' falan dedi.
Farkında mısınız bilmem ama dünya yeni bir düzene hazırlanıyor.
Buna da ''4. Sanayi devrimi'' deniyor.
Birinci sanayi devrimi buharlı makinelerin kullanılmasıyla başladı.
Biz onu ıskaladık.
22 Ekim 1868 yılında İstanbul'da açılan Kırım kilisesine teşekkür için kraliçe Victoria tarafından Sultan Abdülaziz'e hediye edilen otomobilin, şeyhülislam Hacı Mehmet Refik Efendi tarafından verilen ‘şeytan işidir fetvası’ ile cankurtaran sahilinden denize atıldığını kaç kişi biliyor acaba.
Matbaada bu türden gerekçelerle 200 yıl sonra geldi bu topraklara.
2. ve üçüncü sanayi devrimlerini de ıskaladık.
Oysa Başkumandan'ımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, henüz cumhuriyeti bile ilan etmeden önce İzmir'de İktisat kongresini toplamış, ekonomik bağımsızlığımızı kazanmanın önemime işaret etmişti.
Uçak fabrikası kurmuştuk.
Uçak ihraç eden ülkelerden biriyken, bugün, ABD paramızı bile almışken f 35'lerimizi vermiyor diye dert yanıyoruz.
60 yıl önce ''Devrim'' adıyla ilk otomobili yapmışız ama 'şark kafası'nın esiri olduğumuzdan çalıştırmak için deposuna benzin koymadığımız ilk otomobili müzeye, projesini de rafa kaldırdık.
60 yıl sonra TOGG'un seri üretime başlayacak olmanın sevincini yaşıyor şimdi bu millet.
20 yıl öncesine kadar tekstil sektöründe dünya lideri olmaya çok yaklaşmıştık.
Bu sektörde ucuz iş gücüne yenilerek, sektörün liderliğini Uzakdoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine kaptırdık ama kimse ''Tekstil makinelerini neden geliştiremedik ve bu aşanda neden lider ülke olmadık?'' diye sorgulamıyor kendisini.
Güney Kore'nin sanayi atılımlarını görmezden geldik.
Çin ve Hindistan'ın teknolojideki adımlarını da uzaktan seyrediyoruz.
Cumhuriyetin kazanımlarını doğru yönetmediğimiz bir gerçek.
Bu bahaneyle hemen hemen tamamını satarak elden çıkardık.
Bulduğumuz ucuz paralarla da 20 yıl idare ettik.
Ve fakat.
Hazıra dağlar dayanmıyor.
Deniz de bitti gibi.
Ucuz para yok artık yani.
Kılıçdaroğlu bu gerçeğin farkına varmış olmalı.
Ekonomi çevrelerinde yakından tanınan 70 akademisyenle bize yeni bir yol öneriyor sanırım.
Bunu yaparken de çok teknik konuşuyor.
Bize sıkıcı gelen de bu galiba.