''Bugünden sonra divanda, dergâhta ve bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.''
Karamanoğlu Mehmet Bey (13 Mayıs 1277)
Türk milleti, Anadolu'da kurulan beylikler dahil olmak üzere, tarih boyunca çok sayıda devlet kurdu.
Selçuklulara kadar bütün devletler Türkçe konuştu Türkçe yazdılar.
Aksi de düşünülemez zaten.
Netice itibariyle Türk milletiyiz.
Halk sokakta Türkçe konuşurken, Büyük Selçuklu Devletinde Arapçayı din ve bilim dili, Farsça'yı edebiyat ve devlet dili, Türkçeyi ise saray ve orduda günlük konuşma dili olarak kullanıyorlardı.
Beylikten cihan imparatorluğuna dönüşen Osmanlı topraklarında da halk sokakta Türkçe konuşurken, sarayın yazışma dili Arapça ve Farça'dadan esinlenerek geliştirilen ve adına "Osmanlıca" denen bir dil kullanılıyordu.
AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal'ın bir kitap fuarındaki etkinlikte yaptığı konuşma sırasında "Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır. Mesela Fransız devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao'nun Çin kültür devrimidir. Lügate dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir" şeklindeki sözleri kamuoyunda çok tartışıldı.
Bunun üzerine Mahir Ünal, ''Anlamak mümkün değil. Sözlerim bağlamından koparılıyor. Ben siyasi demeç için bu açıklamayı yapmadım." şeklide bir açıklamayla maksadının Cumhuriyet devrimlerini eleştirmek olmadığını söyledi ama bu ülkede Cumhuriyet Devrimlerine düşman çok sayıda kişinin varlığı da bilinen bir gerçektir.
Mesele, Cumhuriyetle birlikte Harf Devrimiyse ki öyle olduğu anlaşılıyor.
Büyük Atatürk, Harf Devrimi ile birlikte oluşturulan yeni Türk harfleriyle sadece halkın kolay okuma yazmasını sağlamayı amaçladığı düşünülebilir ancak, yeni harflerle, batı uygarlığına katılma hedefini de kolaylaştırmayı amaçlamıştır.
Büyük Atatürk ve Cumhuriyetin hedefi de zaten bir ülkü olarak belirtildiği gibi çağdaş medeniyete ulaşmaktır.
O da batı uygarlığıdır..
Türk’ün yönü de Ergenekon’dan çıkıştan itibaren daima batı olmuştur.
Bizim nehir, daima batıya doğru aktı yani.
Başka türlü düşünülse "Viyana önlerine kadar neden gittik?’’ diye sorulur o vakit.
Mesela alfabeyse, Osmanlı'da kullanılan alfabe Türk alfabesi de değildi.
Kuran dili denilecekse de, Osmanlı ve Büyük Selçuklu devletlerinin yazışma dili olarak kullandığı dil, Kuran dili de değildi.
Ki;
Kuran'ı öğrenmek isteyenler için Cumhuriyetin kurumları buna her türlü olanağı da sağlamıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığını da, İmam Hatip Okullarını da ve dahi ilahiyat fakültelerini kuran da Türkiye Cumhuriyeti devleti olmuştur.
Halk'ın Kuran'ı anlaması, Kuran'da da ne emredildiğini anlayabilmesi de aslında yeni Türk harfleriyle mümkün olmuştur.
Mesele yeni Türk harfleri olamaz yani.
Olamaz çünkü tartışma Orhun anıtlarında kullanılan alfabeye kadar gider ki, bu da çok saçma olur.
Cumhuriyetin yüzüncü yılına adım atmaya hazırlandığımız bu günlerde çok anlamsız konuları tartışıyoruz hala.
Ben de buna şaşırıyorum.