Samsun'da aralarında bir kapıcı dairesinde babasıyla birlikte sel suyunda boğulan Bediran'ın da olduğu sel felaketiyle ilgili açılan dava kapanmıştı biliyorsunuz.
Sele sebep bir sorumlu bulunamadı ve 14 canı aramızdan alan sel suları, kırılan sel kapanıyla birlikte anılarımızın kirli sayfalarındaki yerini aldı.
Sel sularıyla dolan kapıcı dairesinden evladının ve eşinin cansız bedenleri çıkarılırken feryadı gökyüzüne ulaşan Yıldız Hanımın ve diğer yitip gidenlerin yakınlarıyla, sebep olanlar arasında görülecek hesaplar da mahşere kaldı böylece.
Bir sorumlu bulunamadı yani.
Bulunamayacağı da belliydi zaten.
Ki;
''Yüzyılın afeti'' denmişti o gün yağan yağmura.
Tıpkı deprem için "Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler'' denildiği gibi.
Ve hatta.
Adıyaman'da ve dahi Şanlıurfa'da 15 canı aramızdan alan sel felaketi için de Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül'ün ''65 yıldır görülmeyen bir felaket'' benzetmesi yaptığı gibi yani.
Diğer tüm felaketler için yapıldığı gibi suçu doğaya atıyoruz.
''Deprem öldürmez, çürük yapıldığı için yıkılan bina öldürür.'' diyoruz ya.
Yağmur suyu da zarar vermez insana.
Her yağmur yağdığında ''Rahmet yağıyor'' dememiz boşuna değil yani.
İnananlar olarak yağmur suyunu Allah'ın rahmeti olarak görmüşüz.
''Yağmur suyu öldürmez'' dememiz de ondandır.
Çünkü sele dönüşen su taşkınıdır öldüren.
Su taşkını ve dolayısıyla sel nasıl meydana gelir?
Küresel ısınma nedeniyle sıklıkla yağmasa da, yağışlarda metrekareye düşen yağmur miktarı her zamankinden fazladır.
Bunu biliyoruz ama dere yatağına ev yaparsan, sel suyuna kapılacağını da bilmelisin.
Şehirleri de betona buladık.
Toprakla buluşamayan yağmur suyu sel olup, akacak elbette.
Samsun'da, Giresun'da ve dahi Adıyaman ve Şanlıurfa'da olduğu gibi yani.
Şanlıurfa'daki alt geçitle ilgili 7 kusurdan söz ediliyordu.
Tıpkı Samsun'da Yılanlıdere'nin üzerindeki köprü gibi.
Dere yatağına yol mu yapılır Allah'ınızı severseniz.
Şehirlerde zemin zaten hep beton.
Nereye gidecek o kadar su.
Sel olup akacak elbette.
Önüne ne gelirse de sürükleyip atacak.
Bunu bilmeyecek ne var.
Şimdi sel felaketi oluşunca ve onlarca canımızı yitirince anlıyoruz ki.
Bile bile lades demişiz.
Sonra da bir suçlu aramaya başlamışız.
Utanmasak ''Allah böyle istedi'' diyeceğiz.
Bereket yumuşatıp, ''Doğal afet'' diyoruz.
Bu vurdumduymaz tavrımız devam ettikçe, her yıl bir afet haberiyle sarsılırız elbette.
Adıyaman ve Şanlıurfa’yı etkileyen sel felaketinin yanı sıra, 11 ili vuran deprem nedeniyle de davalar açılacaktır elbette.
Ve fakat.
Samsun’da ki sel felaketi ve diğer tüm felaketler için açılan davalarda bir sorumlu bulunamamasından korkarım.
Umarım öyle bir şey olmaz.
Umarım bir kusur ve suç varsa, hiçbir şey yapanın yanına kar kalmaz.