6 eylül 1980 tarihinde Konya’da o meşhur “Büyük Kudüs Mitingi” vardı. Konya Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nde Mimarlık son sınıf öğrencisiyim. Konya’nın meşhur Nalçacı semtinde Aziziye Apartmanı’nda bir dairede 10 arkadaş kalıyoruz. Hafta sonu pazar günü öğlen üzeriydi; canımız sıkıldı ve dışarı çıkalım, dedik. İki üç arkadaş çıktık, yürüdük… Bir müddet yürüdükten sonra Miting alanına geldik. Yapacak çok fazla bir alternatifimiz yoktu ve Mitingi izlemeye karar verdik. Henüz pek kimse yoktu. Konuşmanın yapılacağı kürsünün ön kısmında basamaklar vardı. Kürsüyü de rahat göreceğimiz basamaklarda oturduk ve beklemeye başladık.
Bir müddet sonra 8-10 kişilik; kirli sakallı, geniş pantolonlu, atkılı; Konyalı olmadıkları her hallerinden belli bir gurup yanımıza geldi, oturacak yer arıyorlardı. Ben kendilerine “buraya bizim yanımıza oturabilirsiniz” dedim. Ancak onlar uygun bulmadılar ve karşı çaprazda kürsüye çok daha yakın bir yere gittiler.
İstiklal Marşı Söylenirken…
Gayri ihtiyari olarak farklılığı ile dikkatimi çeken ve partili görüntüsü vermeyen gurup, miting alanı dolmasıyla birlikte biraz daha kalabalıklaşmış şekilde bulundukları yerde duruyorlardı.
Ne zamanki İstiklal Marşı’na sıra geldi, bu gurubun ayağa kalkmadığını gördüm. Onlardan etkilenen bazılarının da oturma kalkma arası tereddüt içerisinde kaldıkları görüldü. Bizler ve alandaki kalabalık ayağa kalkarak coşkuyla İstiklal Marşımızı söyledik. Sonra o gurup, mitingin dağılmasıyla birlikte dağılıp gittiler. Ancak çok önemli bir iz bıraktılar; 12 Eylül 1980 günü bu olay en önemli gerekçe gösterilerek darbe yapıldı, maalesef…
Cahilliğimiz hainlere malzeme olmamalı
ABD’den yapılan bir açıklamada “Bizim çocuklar başardı” deniyordu. Yıllar sonra düşündüğümde, kalabalıkların nasıl da hain amaçlar için kullanıldığını çok net bir şekilde görüyorum. Artık düşmanlar bizi diz çöktürmek için ordular göndermiyorlar. Bizi bize kırdırmanın planlarını yapıyor ve uygulamaya koyuyorlar. Bunun için çok fazla da zorlanmıyorlar, maalesef. Çünkü, cahilliğimiz onlar için en önemli ve bulunmaz sermaye olarak önlerinde duruyor.
Her fırsatta, en ufak farklılıkları dahi kullanan; ilerlememizi, kalkınmamızı baltalayan içte ve dıştaki bu güruha karşı son derece uyanık olmamız gerektiğini üzerine basarak, tekrar tekrar belirtmek istiyorum. Her kim ve kimler kalkınmamıza, gelişmemize karşı gerekçesi her ne olursa olsun duruyorsa, bilelim ki; bizim dostumuz değildir/değillerdir.
Cahilliğimizin, hainlerin hainliklerine malzeme olmasına asla fırsat vermemeliyiz…