Bazı laf cambazları türemeye başladı. Uzmanlıkları “yalanı gerçekten daha inandırıcı” söylemek. Çoğu zaman bir bir şahit olduğumuz olayları anlatmakta güçlük çekeriz. Didinir durur, meramımızı bir türlü anlatamayız. Anlatsak ta çoğu zaman yeterince inandırıcı olamayız.
Bazıları tamamen yalan ve dolan olayları öyle anlatırlar ki; ağzınız açık dinler ve de bütün benliğinizle her hangi bir şüpheye yer kalmaksızın inanırsınız. O kadar ki; gerçek söyleyene yalancı, yalan söyleyene doğrucu dersiniz. Maalesef günümüzde yalancılar doğrucuların çok önüne geçmiş durumdadır.
Bazı yalanlar hoşumuza gider
Bizler millet olarak hoşumuza giden yalanların söylenmesini severiz. İşimize gelen yalanlar olursa daha da severiz. Hele menfaatimiz var sa değmeyin keyfimize… Varsın her şey yalan olsun. Bile bile yalanı dinler, arkasından ilaveler uydurmalar yaparak önüne gelene de anlatırız. Sonra da bu yalanları biz uydurmamış gibi inanıveririz.
Okumuş yazmış dediğimiz cümle aydınlarımız dahi söylenen yalanları sorgulamak, araştırmak ihtiyacı duymaz. Hele bir de bu söylenenler siyasi tercihlerle uyuşuyorsa, değmeyin keyfine ver yansın gitsin..!
Bu yalanlar bir de felaket senaryoları ile desteklenir ki, sormayın gitsin…
Biter mi? Hayır! Ne mümkün..!
Eleştiri ve şikayetten başka…
Bir de bakarsınız ki; iş ülke düşmanlarının amaç ve hedeflerine hizmet etmeye doğru gitmekte; battık, yittik, gittik nidaları ile başlayan ve her şeyi eleştiren, her şeyden şikayetçi olan, her şeye olumsuz bakanlar topluluğu ile karşı karşıya kalmışız.
Bunlara göre her gün binlerce defa batıyoruz. Hiçbir olumlu taraf, doğru bir iş yoktur. Eleştirmek ve şikayetten başka yaptıkları bir iş olmayan bu malum zihniyetin, proje ve çözüm konusunda da bir çabası, bir katkısı olmadığı gibi kendilerine de faydaları maalesef yoktur.
Peki bu yaptıkları ne işe yarar, kimin değirmenine su taşır…