2- ABD’ NİN FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ ARACILIĞI BAŞLATTIĞI ERGENEKON VE BALYOZ KUMPASLAR DÖNEMİ:
Birinci bölümde özetlediğim süreç sonunda 03.Kasım 2002 tarihinde yapılan erken seçimler sonrası, Türkiye’de tek parti iktidarı dönemi başlamıştır.
Kemal Derviş önlemleri ile ekonomik krizin aşıldığı bir dönemde, AKP tek başına iktidara gelir.
İlk bölümde özetlediğim gibi 15 Ocak 2002 de ki ABD ziyareti sırasında ABD Başkanı George Bush tarafından Ecevit’e iletilen ve Ecevit tarafından reddedilen “ABD’nin Türkiye üzerinden Irak’ı işgal etme talebi”, bu kez AKP Hükümetinin önüne gelir.
Hükümet Amerika’nın bu talebine onay vermek için konuyu TBMM’ ne sunar. Sonraki yıllarda 1 Mart 2003 Irak Tezkeresi olarak anılan bu izin teskeresi, T.B.M.M’ deki oylama sonucu reddedilir.
ABD, bu teskerenin reddedilmesinde, Türk Genel Kurmayının ve Komuta kademesinin etkili olduğunu düşünmektedir.
Nitekim, 2010 da açıklanan Wikileaks Belgelerinden anlaşıldığına göre, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi W. Robert Pearson, 6 Haziran 2003 tarihinde Washington'a gizli bir belge (Kripto) göndermiştir.
ABD Büyükelçisi Robert Pearson, bu belgede Orgeneraller Aytaç Yalman, Şener Eruygur, Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Fevzi Türkeri, Tuncer Kılınç ve Yaşar Büyükanıt'ın Amerikan menfaatlerine karşı çıktıklarını ve Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün emirlerine uymadıklarını yazar.
Karşı hamle olarak bu orgeneraller ve diğer bazı üst rütbeli subaylar hakkında CIA ajanları vasıtasıyla toplanan bilgileri, bu kriptoyla Amerika'ya iletir.
Pearson, Amerika'ya gönderdiği 22 Mart 2003 tarihli telgrafında, bu konuyu A, B, C, D, E, F, G kodlu klasörlerde, ordunun AKP'den duyduğu rahatsızlığı ve mutsuzluğu maddeler halinde iletir ve güçlü bir medya grubunun oluşturulması ile Ankara’da bulunan 500 kişiden oluşan CİA ekibinin devreye sokulması gerektiğini yazar.
Tezkerenin TBMM’ de reddedilmesi sonrası, Amerika’nın Türkiye uzmanları bir raporda şunları yazar;
“Türkiye’de Amerika’nın çıkarları doğrultusunda iş yapabilmemiz parlamenter sistem içinde zor görülüyor. Siyasileri ikna etseniz karşınıza TBMM çıkıyor. TBMM’ni geçseniz, karşınıza yargı ve asker çıkıyor. O nedenle, Türkiye’nin tek karar vericinin olacağı Başkanlık Sistemine geçmesi, Amerikan çıkarları için zorunludur.”
Sonraki süreçte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Genel Kurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt arasında Dolmabahçe Sarayı’nda bir görüşme gerçekleşir.
Nitekim bu görüşme ile ilgili bilgilerin Washington’a iletilmesinden sonra adı geçen muhalif orgenerallere CIA merkezli operasyonlar başlatılır.
20.10. 2007 tarihinde sonradan düzmece olduğu ve arkasında Amerika’nın himayesindeki FETÖ Terör Örgütü’nün bulunduğu anlaşılan Balyoz ve Ergenekon davaları başlar.
İktidara muhalif olan çok sayıda emekli orgeneral, gazeteci, iş insanı, rektör, bilim adamları, siyasetçiler tutuklanarak yargılanır.
Bu arada tüm uyarılara rağmen, iktidarın göz yumması ile FETÖ Örgütü önemli bakanlıklarda ve ordu kademelerini ele geçirmeye başlamıştır.
Bu süreçte detayları ileriki yıllarda çok daha iyi anlaşılacak olan 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Skandalı yaşanır.
Artık yetince kadrolaştığını düşünen FETÖ Örgütü, 15 Temmuz 2016 akşamı ordu içerisine yerleştirdikleri subaylarla Devlete el koymak üzere darbe girişiminde bulunur.
Darbenin bastırılmasından sonra bu darbe bahane edilerek çok sayıda ulusalcı ve Atatürkçü asker emekli edilir.
Kuleli Askerî Lisesi ve Askeri Hastaneler kapatılır. Ordu kademelerindeki terfileri ve hiyerarşiyi düzenleyen Askeri Şura siyasi iradenin bir organı haline getirilir.
2023 de yapılan Genel Seçimlerini de kaybeden CHP’ de, olağanüstü Kongreye gidilir ve Özgür Özel kongre tarafından Genel Başkanlığına seçilir.
Özgür Özel’in Genel Başkan olması ile CHP büyük bir ivme kazanır ve 20 yıllık son süreçte girdiği her seçimi kazanan AKP, 2024 yılında yapılan yerel seçimlerde önemli ölçüde oy ve belediyeyi kaybeder.
CHP aldığı oylarla, artık Türkiye’nin birincisi partisi konumuna yükselmiştir.
CHP’nin 14 büyükşehir ve 21 ilde belediye başkanlığını kazanması ve anketlerde CHP’nin oyunun sürekli yükselmesi üzerine, bir anda CHP’li belediyeler üzerinde soruşturma, göz altı ve tutuklama uygulamaları başlatılır.
İstanbulluların çok büyük oyu ile Büyükşehir Başkanlığını ikinci kez kazanan ve yaptıkları ile büyük bir kamuoyu desteği alan Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere, çok sayıda ilçe belediye başkanı görevden alınarak tutuklanır.
Ergenekon ve Balyoz yargılamaları dönemini hatırlatan bu uygulamalar, toplumdaki tepkileri giderek artırmaya başlamıştır.
Toplumdaki tepkilerin odağında ise, “Seçimle kazanılamayan belediyelere kayyumlar atanarak el konulduğu” görüşü bulunmaktadır.
Son dönemde yaşananlar hepimizin gözü önünde olduğu için detaya girmeyeceğim.
Ancak, artık ülkemizin güven, hukuk ve adil yargıdan söz edilemez hale geldiğinin altını çizmek istiyorum.
Demokratik haklar ve hukuk anlamında böylesine büyük kayıpların yaşandığı günümüzde, son yirmi yılında yaşananları görmüş
Hiç kimsenin, “NEYDİ BU BAŞIMIZA GELENLER?” Deme hakkı olamaz..
Demokrasinin tüm kuralları ile işlerlik kazandığı ve hukukun yeniden bağımsızlığına kavuştuğu günleri görmek umudumu koruyarak, iyi haftalar diliyorum.