Mesleğe birlikte başladık diyebilirim...
O Türkiye Gazetesi'ndeydi, ben Milliyet Gazetesi'nde.
35 yıllık bir dostluğumuz, meslek birlikteliğimiz vardı.
Hiç bozulmadı bu dostluk.
O zamanlar İhlas Haber Ajansı yoktu.
Türkiye Gazetesi'nde büro şefiydi.
İddialı bir gazeteciydi. Daha çok işin mutfağında yer almayı sever, gençlerin önünü açardı.
Birlikte çalıştığı ekibiyle öylesine uyumluydu ki; Samsun basınına bir çok gazeteci kazandırdı.
İhlas Haber Ajansı kurulduğunda, artık Samsun'un ve ona bağlı yan illerin Bölge Müdürüydü.
Habercilikte nereye baksan İHA'nın ekiplerini görebilirdin.
Bana 'telefonla ya da bürolarımızda bir araya geldiğimizdi', 'Patron ya da Aga' derdi.
Ben de 'müdür' diye hitap ederdim.
Dostumdu, arkadaşımdı.
Birlikte mücadele verdiğim Samsun milliyetçisiydi.
Samimi bir insandı.
İnsan gibi insandı.
Yaygın medya döneminden yerel gazetelere geçtiğimiz dönemlerde, İHA gerçekten önemli bir kuruluş haline geldi.
Çünkü nerede haber varsa, ekibini oraya gönderirdi.
İHA'nın hizmetini ücretlendirme konusunda, yerel basının yanında yer alırdı.
Hizmet bedellerinin düşük kalması için çabalardı.
Rakamı söylerken, 'Önce mücadelesini anlatır ücreti sonra söylerdi...’
Kimseyi kırmak küstürmek istemezdi.
Gecesi gündüzü yoktu, çalışkandı.
Bürokrasi ile de ilişkisi iyiydi.
İş dünyası ve siyasilerle de.
Her fındık toplama dönemi geldiğinde 'Köyüme gidiyorum, fındık toplamaya, bu sefer gelin mutlaka, evim deniz görüyor, çay içelim balkonda' diye ısrar ederdi.
Her seferinde bu kez tamam desem de nasip olmadı.
Bürosuna davet ettiğinde 'Gel de bir pide yiyelim' derdi, birer kez karşılıklı nasip oldu, yedik.
İHA'dan emekli olduktan sonra yayın hayatı o dönem devam eden Haber Gazetesi'nin Genel Müdürü oldu.
Yerel gazetecilik zordur, o da bu zorluğu yaşadı.
Hemen her gün sohbet ederdik.
Bu kentin çıkarları için fikir alış verişlerinde bulunurduk.
Memleketi Ordu olsa da, Samsun'un menfaatleri için çalıştı, çabaladı.
Doğduğum yer değil, doyduğum yer derdi her zaman.
Haber Gazetesi'nde çalıştığı dönemde 'beyin kanaması geçirdi.'
Tedavisi sonrası evinde istirahata çekildi.
Yaklaşık 4,5 yıldır da evindeydi.
Ara ara 'Sana araba gönderim gel sohbet edelim' derdim.
Ama o fırsat bulduğunda İHA'nın şimdi ki Büro Şefi Salih kardeşim ile ziyaretime gelirdi.
Çok şükür, dostluğumuz mezara kadar devam etti.
Eskileri konuşurduk, gülerdik, anıları tazelerdik.
Dün sabah dostum, arkadaşım, meslektaşım Ali Yılmaz Ergen'i kaybettiğimiz haberini aldım.
Mübarek gecenin sabahında Sabah 07. 00 sıralarında yatağında kalp krizi geçirerek öldü 'Müdür.'
Tarifi olmayacak şekilde üzüldüm.
Koca bir 35 yıl geçti gözümün önünden.
Hemen İHA'dan Salih kardeşimi aradım, abi yoldayız, Ordu'ya köyüne götürüyoruz' dedi.
Samsun'da o kadar seveni tanıyanı vardı, o kadar hizmeti oldu, bir helallik alınsaydı, vedalaşsaydı sevenleriyle diye aklımdan geçirdim.
Ailesi elbette bir an önce çok sevdiği köyüne götürmek istemiş olmalı.
Haklılar da.
Çok severdi köyünü.
Ali dostumun o davet ettiği köyüne yaşarken gidemedim ama hayat işte.
Toprağa vermeye gittim.
Yazarımız Ragıp Göker abiyle birlikte onu son yolculuğuna uğurladık, köyündeki aile mezarlığında.
Ordu'nun Perşembe İlçesi Okçulu köyündeki o gidemediğimiz o evini de gördüm.
Biz gelmiştik ama o yoktu artık.
Mezarın başında defin sırasında kardeşim gibi sevdiğim İHA Muhabiri Muammer Ay'ın, "Mezara biz girelim biz onun çocuklarıyız sözü, mezarının başında çok etkiledi beni.'
Evet evlatları oradaydı ve onu uğurlamaya gelmişti.
Oğlu Ahmet ile İHA çalışanları Salih ve Muhammer elleriyle toprağa verdiler Ali Yılmaz Ergen'i.
İyi bir dost, iyi bir gazeteci, iyi bir Samsuncu kaybettik.
İlkadım Belediyesi eski Başkanı Erdoğan Tok da oradaydı.
Eski Yardımcısı Erol Köroğlu da.
Allah rahmet eylesin
Mekanı Cennet olsun.
Kalbimizdesin Müdür.
Seni unutmayacağız...