Bir belediye başkanı başka nasıl söyleyebilir ki; bir başka devletin kurumuna, sitemini ve uyarısını..
Tekkeköy Belediye Başkanı diyor ki; Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü'nün yetkilisine;
*İlçem santrallerin merkezi oluyor. Ayrıca sanayi de benim bölgemde. ÇED raporlarının alınmasında hassas davranın.
*Ayrıca ÇED raporu verirken, sadece onun oluşturduğu kirliliği baz almayın, diğer kirletenlerle 'toplamının insan ve doğa üzerindeki etkisini' değerlendirin..
*Ve bizim ilçemizi değerlendirirken, işin üzerine eğilin. Çünkü denetim yetkisi sizde..
Mimarlar Odası Başkanı Selami Özçelik ise diyor ki, Çevre Müdürü'nün yetkilisine;
*ÇED raporu verilirken, 'sözde değil, özde denetim yapılsın'. Yani hakkını verin o denetimin.
"Sonra da ekliyor; O bölgeye stadyum ile Fuar ve Kongre merkezi yapacaksınız.. İnsanları kirliliğin içine atacaksınız..
Çevre Müdürü de Tekin'in çekincelerine katılıyor ama Özçelik'in ÇED raporları konusundaki sözlerine katılmıyor..
Aslında konu çok basit..
Samsun'dan Çarşamba'ya giderken, havaalanı yakınlarında Tekkeköy İlçesi sınırları içinde bir 'tartı denetim istasyonu var'..
Yük taşıyan araçları tartmadan geçirmiyorlar.
Standart taşıma hakkını aşanlara para cezası uygulanıyor..
Öyle basit cezalar değil, bayağı yüklü para cezası. İstiap hakkını ne kadar aşmışsan o kadar..
Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü'nün yapacağı da aslında bu konuya benzer..
Bir yaşam alanının, doğanın, orada yaşayan insanların, , tarladaki ürünün, toprağın, hatta atmosferin bir kirlilik taşıma, tolöre etme oranı var..
Bunun üzerine çıkıldığı zaman 'çevre S.O.S vermeye başlar...
Tekkeköy çevrecilere göre çoktan S.O.S vermiş, hatta tehlikeli kirlilik riski taşıyor..
Yani o bölge daha kirleten tek yatırımı kaldıramaz duruma gelmiş..
Karayollarında seyir eden araçların 'fazladan yük taşımasına izin verilmezken', nasıl oluyor da 'kirlilikte sınır sadece o işletmenin çevresel etki değerlendirmesine (ÇED) göre baz alınabiliyor, anlamak mümkün değil..
Sonuçta o bölgede yaşayan doğa ve insanın da bir zehir soluma sınırı var..
'Dumansız hava sahası' deyip, sigaraya sınır getirirken, 'kirleten yatırımlara' geleceği yok etmek pahasına izin verilmesi, zararlarının göz önüne alınması, yok sayılması nasıl bir bakış açısıdır..
Samsun'da biz 6 numaralı fuel –oille çalışan 'zehir mobil santralin' bile çalıştırılmasına izin verildiğini görmedik mi?..
Tarım arazilerinin asit yağmurlarına maruz kaldığını Tekkeköy ilçesi yıllarca yaşamadı mı?..
'O kadar kirleten yatırımın bir araya geldiği Tekkeköy'de 'zehir kokteyl' oluştuğunu görmek için mutlaka 'dönüşü olmayan kirlilik boyutlarına mı ulaşmalı'..
Ve bir Belediye Başkanı, aynı ilin Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü makamını, 'ÇED raporlarına dikkat edelim. Toplam bölge olarak tüm yatırımlar değerlendirilsin. Denetim yetkisi onlarda' diyerek başka nasıl uyarabilir ki..
Hatta aynı uyarıdan Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamında oturan şahısta nasibini almaz mı?..
Samsun İl Sağlık Müdürlüğü'ne vatandaşın salığı nicedir diye gönderme değil midir?..
Ya da Samsun Valisi de 'konuya dahil edilmiş' olmuyor mu?
Mutlaka 'ölümler mi yaşanmalı'..
Çevre kirliliğine ilişkin, hastalıklar mı boy göstermeli..
Tekkeköy'de bir Cumhuriyet Mahallesi vardı. Sanayinin kenarında kurulmuş ve çoğu da kurşun, kauçuk imalatı gibi işlerde çalışan o mahalleliyi Milliyet Gazetesi'ndeyken haber yapmıştım..
Haberin konusu neydi biliyor musunuz?..
'200 kişilik Mahallede 30'a yakın kişi akciğer hastasıydı'. Bir çok kişi de daha 30'una gelmeden hayatını kaybetmişti..
Samsun Dispanseri'nde 'bütün mahalleyi o dönemin belediye başkanı Ünal Sıtkı Yücel, otobüsler tutarak komple sağlık testinden geçirmişti..
Tedavilerini de 'devlet üstlenmişti'..
Ve Tekkeköy Belediye Başkanı Tekin, hani önceki günkü açıklamasında 'Ben bu yörenin çocuğuyum. Devlet bizi 15 yıl zehirledi" dedi ya, doğruyu söyledi aslında..
Azot, Bakır ve diğer yan sanayi kuruluşlarının saldığı zehirler 'kokteyl zehir haline gelmiş' ve ilçede yaşanan hastalıklar yaygın basına bile konu olmuştu..
Çok şey değişmedi sanırım..
Ve Tekkeköy yavaş yavaş eski haline dönmeye başlıyor gibi..
Yetkililer de 'yüksek sesle bunu söylüyor'..
Ama duyan var mı işte, mesele bu..