Şimdi kimse çıkıp 'nerede otorite boşluğu var' demesin, neden ve nasılları sorgulasın..
Kardan mahsur kalan öğrenciler ve öğretmenler, donabilirdi de..
Allah korusun bugün 'çok daha vahim bir olayı yazıyor ve tartışıyor olabilirdik'..
Kim bunun nasıl hesabını verebilirdi, bilmiyorum..
Neyse ki; korkulan olmadı..
Ancak 30 saati aşkın bir zaman öğrencilere ulaşılamamış olması, hatta çocukların geceyi okulda geçirmeleri, düşündürücü olmaktan öte, ivedi bir şekilde araştırılmalı, sorgulanmalıdır..
Ve olayda ihmali olanlardan da hesap sorulmalıdır..
Bakın bu iş öyle basite alınacak bir olay değildir..
Neden mi?..
Bugün gazeteleri gördünüz. Olay yerinden resimler var. Öğrencilerin mahsur kaldığı yerler fotoğraflanmış ve gazetelere servis edilmiş..
Bu şu demek..
Gazeteciler 'öğrencilerin mahsur kaldığı yerlere ulaşmış' resimlerini çekmiş ve sonra da geldikleri gibi geri dönebilmişler..
O zaman gazetecilerin gelip gittiği noktada, öğrenciler ve öğretmenler nasıl mahsur kaldı..
Hatta bitmedi, aynı noktaya İHA'nın muhabirleri ikinci kez gitti..
Önceki gece gazete baskıya giderken yeni resimlerin geldiğini, 'servis edileceğini' İHA'nın bürosundan bildirildiğinde şaşkına döndüm..
Kendi araçlarıyla 'mahsur kalınan noktaya giden' giden gazeteciler var ve biz halen 'öğrencilerin ve öğretmenlerin kurtarılma çalışmalarıyla' ilgili bilgileri alıyoruz..
Hem de bu açıklama Valilik'ten yapılıyor..
İşin aslı; farklı tabii ki..
İhmal var. Olayın önemini kavramama var. Vali Hüseyin Aksoy'a bildirimde oldukça uzun geç kalınmış bir süre var.. Aksoy'un durumdan haberdar edilmesinin ardından 'yapılan çalışmalar' bugün çok şükür diyebileceğimiz bir noktaya geldi..
Ve Allah'tan bu 'İHMALLEL ZİNCİRİNDE' bir can kaybı yaşanmadı..
Olayın bir başka yönü elbette daha da acı..
O çocukların ailelerini düşünün siz.. Nasıl bir korku yaşadıklarını hesap edin..
Ya onlar da çocuklarını kurtarmak için yola çıksa, başlarına bir şey gelse ne olacaktı..
Samsun öylesine uykusuz bir iki gece yaşadı ki; gören duyan da sanki Doğu'da kış gelince sekiz ay yolların kapandığı, 'bir yerleşim yeri zanneder'..
Oysa Samsun'da yaşanan karakışın teslim almasından daha çok, Vali Hüseyin Aksoy'un da 'kabul ettiği gibi' bir iletişim kopukluğu ve 'olayın önemini kavrayamamadır'..
Kaymkam, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, jandarma, İlçe Özel İdare ekipleri ne derseniz deyin..
Sorun; Samsun'un böylesine bir kar yağışına bile hazır olmadığıdır..
Yaşanabilecek bir mahsur kalma olayında 'sistemin nasıl işleyeceğiyle' ilgili bir koordinenin eksikliğidir..
Yani 'karla mücadele ve mahsur kalınma noktasında' bir gazetecinin bile 'ne yapacağını, nasıl gidip geleceğini ve sonuçta kamuoyunu bilgilendirmede sorun yaşatmadığı' bir ortamda, 'kamu görevlilerinin düştüğü durum koordine olamamama eksikliğin oluşturduğu çaresizlikten başka bir şey değildir'...
Eğer bunun adı bir otorite boşluğu ise, o da sorgulanmalıdır.. Vali Aksoy da zaten bu 'iletişimin eksikliği' konusundaki ihmaller açısından 'inceletme başlattığını' söylemiştir..
Tek noktada değil, iki noktada 'öğrenciler mahsur kaldığına' göre ihmaller zincir haline gelmiştir, araştırılmalıdır ve incelenmelidir..
Bu vesileyle kamuoyuna bilgi verme uğruna, büyük bir mücadele ortaya koyan 'tüm gazeteci dostlarımın da '10 Ocak çalışan gazeteciler günü'nü kutluyorum..