'Bürokrat, oda ve derneklerin düzenlediği kahvaltı ve yemek gibi etkinliklerde, bir çok meslektaşımız gibi sohbetten daha çok 'haber' önceliğimiz olmuştur..
Çünkü orada bulunma nedenimiz 'mesleki sıfatlarımızdır'..
Hatta geçmiş dönemde de bir çok kez, 'önce toplantınızı yapın' isteyen kalsın yemeğe' diyerek, öneri de getirmiştim etkinliği düzenleyenlere..
Amaç yetkili kişilerle bir araya gelmekse; onu zaman zaman kendi düzenlediğimiz, ya da karşılıklı düzenlediğimiz 'etkinliklerde yapıyoruz' zaten..
Elbette gazetecilerle kentin dinamikleri, etkili isimleri bir araya gelecektir. Ve buluşmanın adı ne olursa olsun o toplantıda 'habercilik çarkı da işleyecektir'..
Yaygın basında çalıştığımız yıllarda da bu böyleydi, yerel gazetecilik sürecinde
de.. Bir çok meslektaşım da bunu böyle algılar ve uygular..
Ne olursa olsun, gazetecinin önceliği işidir..
Ve işi kahvaltı ya da yemek asla değildir..
O sadece 'yetkili kişilerle' birlikte olmak için bir etkinliktir..
Şu bir gerçektir ki; bu iki taraf için de böyledir..
Gazeteci 'kulaklarını, gözünü ve objektifini' ancak bir şekilde işleve dönüştürmez..
O da 'Arkadaşlar bu bir sohbettir, yazılmamak kaydıyla' denilen içtenlikle
söylenen söz üzerine..
Bu da gazetecinin 'sohbeti habere dönüştürmeyecek kadar' güvenilirlik ilkesidir ve önemlidir..
Bu iki farkı birbirinden ayırmayı gerektirir bizim mesleğimiz..
İftar yemeklerinde bile 'o iftarı veren kalkıp bir kaç şey söyler' ve gazeteciler
objektiflerini yönlendirir, deklanşöre basar..
Ve o haber genellikle 'iftar yemeğinde yaptığı açıklamayla' diye devam eder...
Özel sohbet ile gazeteciliği birbirinden ayırmanın gerektiğini düşünenlerdenim..
Ama habercinin davet edildiği her yer, kamusal alandır ve yetkili ve etkili kişilerle yapılan her toplantı da 'bir gazeteci için haberin bulunduğu noktadır'..
Aslında bunu o yemeği, kahvaltıyı, adı ne olursa olsun etkinliği düzenleyen de bilir..
90'lı yıllarda bir bakanın Büyük Otel'deki yemekli toplantısında, 'bakana soru
sorulmayacak' denilmesi üzerine, yemeği terk ettiğimiz gazeteci
meslektaşlarımdan bazıları halen bu kentte görevlerini sürdürüyor..
Biz böyle gördük, böyle uyguladık, genç arkadaşlarımızdan da böyle istiyoruz..
Haberci kamuoyunun bilgilendirilmesi adına 'yetkili kişiyi görebildiği her alanda
işini yapar ve yapmalıdır da'..
Bu merdivenden inerken, yolda, bir toplantıda, yemekte, kahvaltıda, aracına
binerken, uçakta veya herhangi bir etkinlikte..
Yetkilinin özel yaşamı dışında her yerde, gazeteci 'var oluş nedeni olan işini
yapar. Yani haberciliğini".
Yıllar önce gazetecilerin davet edildiği bir tanışma toplantısında 'aktif habercilikte göremediğim, tuttuğu bir köşeden mesleğini icra etmeye çalışan birinin, şahsi sorunlarını, etkinliği düzenleyen yetkiliye anlattığını' dinlemek zorunda kaldıktan sonra 'bu tür toplantılara' çok gerekli olmadıkça katılmadım..
O nedenle davetlere daha çok haberci arkadaşlarımızı gönderip, "sonuçta işi, yani gündeme ilişkin haberi de isterim. Hatta gitmeden önce sorması gereken sorular üzerinde bile çalıştığımız olur"..
Önceki gün Vali Hüseyin Aksoy'un ‘meslektaşlarımızı bir araya getirmek’ için düzenlediği kahvaltıya da 'muhabir arkadaşımız ve köşe yazarlarımız katıldı'..
O gün oldukça yoğundu..
Bir başka arkadaşımızı 'ödülünü almak için' başka bir etkinliğe gönderdik.. Yazı İşleri Müdürümüz de 'bir etkinlikte konuşmacıydı'..
Büroda da 'çalışan gazeteciler günümüzü kutlamak için birbiri ardına gelen
misafirlerimizi ağırladık'..
Neredeyse tüm çalışma arkadaşlarımızla 'çalışan gazetecilere uygun bir çaba
içindeydik'..
Ancak, Vali beyin kahvaltısından dönen arkadaşlarımızın anlattığı bir olay, neredeyse gündemimize oturdu..
Oldukça ilginçti ve Vali Aksoy'un Çalışan Gazeteciler için verdiği kahvaltıda gerçekleşmişti..
Bir gazeteci büyükleri, önder olması gerekirken, Vali Aksoy'a soru sormak
istedikleri sırasında genç gazetecilere tepki göstermiş.. 'Bu bir kahvaltı, ne
sorusu' diye de çıkışmış..
Köşe Yazarımız Ragıp Göker, "İşlerini yapıyorlar' demekle yetinmiş..
Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Fatma hanımdan rica eden gazeteciler, Vali
Aksoy'un da olur demesiyle sorularını sormuşlar, yani işlerini yapmışlar..
Ve o kahvaltı bana göre de amacına ulaşmış..
Haberciler, kahvaltı sonrası aldıkları o bilgileri bürolarına getirdikten sonra 'dün
de bir çok gazetenin başlığı ya da ikinci manşeti oldu'..
Düşünüyorum da, gazeteci kahvaltı da Vali beyle bir araya gelip de, 'soru
sormazsa' ne zaman sorar acaba..
İşin daha da ilginci Vali Aksoy bile 'o kadar gazeteciyi bir arada görüp', tek
açıklamayla 'olaya son noktayı koyabilecek fırsat bulmuşken', bir gazeteci
büyüklerinin 'Bu kahvaltı' diye tepkisine şaşırmamak elde değil'..
Hem de çalışan gazeteciler gününde..
Hem de çalışmak için can atan gazetecilerin olduğu bir ortamda..
Gazeteciler kahvaltı için teşekkür edip çekip gitselerdi, tahmin ediyorum buna en çok şaşıran da Vali Aksoy olurdu..
Akıl tutulması gibi.. Mesleki açıdan bir hayli ilginç..