Aradan bir hafta geçti..
Henüz bahsettiğim konuyla ilgili bir dönüş olmadı.. Oysa 'not aldığını da görmüştüm'..
İlgilenmeyecek gibi de görülmüyordu.
Belli ki iyi şeyler yapmak istiyordu, farkındalık oluşturmanın çabasındaydı..
Ve bugüne kadar basınla ilişkiler açısından 'bir ilki gerçekleştirdi'..
Çok olumlu bir adımdı atılan.. Ama kendi adıma sonuçlarını da görmek isterim açıkçası..
Şimdi 'ne kadar çabuk sonuç istedi diye' belki de 'şaşıracak ama', bahsettiğim konu 'bu kadar elzem'di aslında..
Bahsettiğim kişi OMÜ Rektörü Prof.Dr. Hüseyin Akan'ın yeni döneminde 'şehir ile üniversiteyi kaynaştırmak adına' Rektör Danışmanı sıfatıyla görevlendirdiği Doç.Dr. Bekir Şişman'dan söz ediyorum..
Bekir Şişman, bugüne kadar üniversiteye gelmiş geçmiş hiçbir rektörün uygulamaya koymadığı 'sözde değil, özde' bir çalışmanın 'görünen yüzü'..
Basın bürolarını gezdi ve Rektör Danışmanı sıfatıyla basın mensuplarından öneriler aldı.
Rektör Akan'ın, "Üniversite ile kenti bütünleştirmek amacıyla yaptığı bu çalışma" basın Mensuplarını ziyadesiyle memnun etti..
Çünkü üniversite Rektör Akan'ın dışında, bir çok yönetici açısından 'adeta kapalı kutu'..
OMÜ'de Rektöre sabah akşam ulaşabilirsiniz ama örnek olsun diye yazıyorum, TIP Fakültesi Başhekimi'ne bir hafta ulaşamadığınız olabilir..
Bunu daha önce yazmıştık, tekrar girmiyorum ama Doç.Dr. Şişman sanırım bu açığı kapatabilecek kadar sosyal, ilgili ve sıcak bir kişi gibi görünüyor..
Ama...
Kendisiyle bir çok konuda görüşlerimi paylaşırken, "Fikir ve önerilerinizden çok yararlandım bunu göreceksiniz" sözü beni umutlandırmıştı..
Oldukça olumlu ve 'yapıcı, toparlayıcı tavırları' nedeniyle, bahsettiğim bir kaç konudan öncelikli olanla ilgili de açıkçası neler yaptığını merak etmiyor değilim..
'Şimdi bana sorsaydınız, telefonla arasaydınız' diyeceğini de duyar gibiyim, ama madem konu OMÜ ile kentin kucaklaşması o zaman soracaklarımı kamuoyuyla paylaşmamım hiçbir sakıncası olmaz kanısındayım..
Üniversitenin 'özelliklerini tanıtma, bilimsel çalışmalarını basın aracılığıyla yayma' konularından bahsetmiyorum. Bilgi alış verişinden ve konunun muhataplarına bir haber ile ilgili ulaşmakta yaşadığımız zorluklardan da bahsetmiyorum..
Bunları kısa sürede çözerler diye düşünüyorum..
Ama daha önemli bir konudan bahsettim kendisine..
Özel güvenlikten..
Çünkü malumunuz, üniversitelerde öğrenci hareketlerinde polisle olmadığı kadar özel güvenliklerle sorun çıkıyor..
Samsun'da da zaman zaman bu yaşanıyor..
Özel güvenlik, aynı kampüste birlikte yaşam ve eğitim alanı oluşturdukları öğrencilerle ilişkilerinde çok dikkatli olmalı..
Ve bana göre bu nedenle özel bir eğitimden geçirilmeli... Şu şirket ihaleyi kazandı ondan hizmet alalım denilmemeli..
En azından adı üniversite olan bir kurumda 'güvenlikçilerin hemen hepsi psikanaliz testlerinden geçirilmeli..
'Üniversitenin olduğu kadar öğrencinin de güvenliğinden sorumlu olmalı'..
Ve somut bir örnek verdim..
Geçtiğimiz hafta sonu, Tıp Fakültesi'ne bir yakınımızı rahatsızlığı nedeniyle götürdük..
Yakınımızın tedavisi yapılırken, ben ve yanımdaki arkadaşlarla birlikte gözlemlediğimiz bir olayı aktardım Bekir Şişman beyin kendisine..
Bir özel güvenlikçi acilin kapısının önündeki yerde öyle bir oturuyor ki; bacaklarını kahvede gibi uzatıp, üst üste atmış, oturduğu yerden, gariban vatandaşa, 'hop hocam kapının önünde durmayalım'..
Ya da 'hop hocam çek arabanı oradan'..
'Hocam, şıııt, baksana'..
Kendisine çok dikkatli baktım. Açık söyleyeyim bana da öyle hitap etmesi için bir iki kez kapının önünde durdum..
'Orasının evi olmadığını, devlet hastanesinde vatandaşa bu şekilde hitap etmemesini, beyfendi, hanımefendi başlangıç kelimelerini kullanmasını ve cümlelerinin sonuna 'mısınız', misiniz'i, eklemesini söyleyecektim ama 'nedense bana' o sözleri kullanmadı..
Oysa, hemen girişte polis memurunun odası var. Polis memuru o kadar kibar ve vatandaşla konuşurken sakin ki, anlamaya derdini dinlemeye çalışıyor..
Hatta bir ara selam verip odasında oturdum.. O sırada 19 Mayıs İlçesi'nde ağaçtan düşen bir vatandaşın vakası gelmişti..
Yakınlarından olayı anlatmalarını istedi ve yakınları anlattı.. Yardımcı olmaya çalıştı..
Yani sözün özü şu..
Bir yakınını kaybeden, ya da ciddi bir rahatsızlık için bir yakınını getiren, morali bozuk biriyle o güvenlikçinin 'kötü bir diyalog yaşaması an meselesi'..
Hatta daha önce yaşanmış olma ihtimali de çok yüksek diye düşünüyorum..
Bekir Şişman beye önerim şu oldu.
"O güvenlikçi üzerinde durmayalım. Ama özel güvenlikçilerin psikanaliz testinden geçmeleri gerekir. Çoğunun çok kibar olduğunu ve vatandaşa yardımcı olmaya çalıştığını da söyleyebilirim. Ancak, sorunu olanların vatandaşla direk ilgisi olması sakıncalı'..
Bu nedenle Rektör Danışmanı Bekir Şişman beyden, özel güvenciklerin, ne kadar süreler arasında psikanaliz testinden geçirildiğini, böyle bir çalışma olup olmadığını, yoksa da yapılması gerektiğini söyledim..
Örnek olarak ta Çalık YEDAŞ'ın güvenlikçilerini verdim..
Binadan içeri girdiğinizde 'Özel güvenlikçilerin, güvenliği altında olduğunuzu hissedebiliyorsunuz'..
İşte olay budur..
Ama Sayın Şişman'dan bu konuda henüz bilgi alamadım..
Bir hafta, bir telefonluk bir bilgi için uzun süre..
Böyle bir konu için ise 'çok uzun süre'..
Konuyla ilgilenip, ilgilenmediğini sanırım, bu yazıya yanıtla öğrenebileceğiz..
Evte hocam bekliyorum yanıtı...