2004 yılıydı. Yine bir yerel seçim öncesiydi.
O zamanlar Sabah Gazetesi'ndeyim..
Samsun'da bir siyasi partinin adayı anket yaptırıyordu... Anketi İstanbul'dan bir şirket üstlenmişti..
Aday ile tanıştığımızdan, sorulacak sorular ile ilgili benimle de paylaşımda bulunmuştu.
Hatta üniversite öğrencisi bulabilmek adına yardım da istedi. Bzi de çalışan üniversite muhabiri bu konuda yardımcı oldu..
Sonuçta anket uzmanları! geldi. Öğrencilerle oturdular toplantı yaptılar. 2100 denek üzerinde yapılacaktı anket..
Bunun üzerine Samsun'daki koordinatlar belirlendi ve öğrenciler anketleri yapmaya başladılar..
Üç gün içinde sonuçlar gelmeye başladı. Anket uzmanları! sonuçları her gün derliyorlardı. Benim büroda o sırada 'yardımcı ol göreve dönüşsün misali' anketin üssü gibi oldu..
Sonuçlar tamamlandığında adayla birlikte bir göz gezdirdik..
Bana göre dibe çakmıştı. Yüzde 10'u geçmeyecek bir tanınırlık ve partisine yönelik oy oranı da yüzde 20'yi geçmez gibi görülüyordu..
Hatta kendisine direk olarak 'girme bu seçime dedim'..
O sırada o da benden gazı alıp, anket uzmanlarını! aramış.. Onlar siz anlamazsınız o işten, değerlendirme öyle sizin baktığınız gibi olmuyor..
Adayı morali bozulmuştu söylediklerimden. Aslında hiç de hoşlanmamıştı. Sen ne anlarsın uzmanlar! gibi dercesine dinliyordu beni.
Hatta gözlerindeki bakışta bile bunu görebiliyordum..
Bir hafta geçmedi ki oranlar geldi. O aday aldığı gibi oranlarla ilgili dokümanları soluğu benim yanımda aldı.
Bak dedi, uzmanlar! hazırlamışlar, senin söylediğinle ilgisi yok..
Anket sonuçlarına göre uzmanların değerlendirmesi üç aşağı 3 yukarı şöyleydi;
Tanınırlık yüzde 35..
Partiye olan seçmen ivmesi ve oy oranı yaklaşık 40..
Benim gördüğüm sonuçlarla, uzmanlardan gelen sonuçlar arasında 'uçurum vardı adeta'..
Yani bizim de dostumuz olan aday seçimi çoktan kazanmıştı..
O edayla oturmaya ve konuşmaya başladı. Şimdi bu satırları okuyup da umarım bana kırılmaz..
Ama o seçimin sonuçlarını kendisi de bizzat yaşadı..
Yanılmıyorsam oy oranı yüzde 17'lerde kalmıştı..
Çok detay verirsem, neden seçimi kaybettiğini yazarsam kim olduğunu anlaşılacak. O nedenle gerek görmüyorum..
Bir 'anket tespiti ve sonuçlarını' vurgulamak istiyorum..
O nedenle şu dönemlerde yapılan anketlere pek itibar etmiyorum.. Çünkü anket firmaları da biliyor ki; seçime kadar köprünün altından çok sular akar ve sonuçlar bağlayıcı değil..
Son dönem anketleri daha inandırıcı oluyor o nedenle..
Bizim gazete de bir anket yapıyor. Direk olarak okuyucularımız katılıyor. Katılım şekli de belli..
Kuponu kes adaylara puan ver gönder..
Sonuçları bazılarını şaşırtıyor elbette..
Ben de şaşırıyorum. Hatta anketin hesaplamalarını yapan arkadaşlara bu niye düşmüş, bu niye yükselmiş gibi sorular bile soruyorum..
Bizdeki olay şu.. Okuyucu isterse, o kuponu dolduruyor ve gönderiyor. Yani kendisine direk olarak soru soran kimse yok..
Ne kadar kupon gelirse o kadar 'sonuç ortaya çıkıyor'..
Elbette bağlayıcı değil ama, destekçilerin adayları için verdiği mücadele açısından 'önemli'..
Kiminin belki umurunda değil, sandığa gider oyumuzu atarız diyor, kimi ise başkana sahip çıkalım diyor, bir iki dakikasını ayırıyor bu 'performans değerlendirmesine'..
Yani sonuç olarak ortada somut bir şey var..
Şimdi Samsunlulara bugün bir soru sormak istiyorum..
'Son zamanlarda ortaya çıkan ve belli şirketler tarafından yapıldığı ortaya atılan anketlerle ilgili acaba kendilerini arayan oldu mu bunu merak ediyorum'...
Yani hiç mi bir tanıdığa rastlamaz bu anketörler.. Kime sorarlar da bu sonuçları ortaya çıkarırlar aklım almıyor desem yeridir..
Büroya gelen günlük kişi sayısı en az 20'dir..
Hatta son zamanlarda kupon getirenlere bile sormaya başladık..
'Sizi bir kamuoyu yoklaması yapan şirketten arayıp sordular mı, şu başkanın performansı nasıl diye'..
Şu ana kadar bir kişi bile evet demedi..
Kimseyi zan altında bırakmak istemem ama 'nerede yapıyorlar bu anketleri anlamak istiyorum' açıkçası..
Hani o başta anlattığım ankette, bizzat ben de bakıyordum görüşülen kişilerin isimlerine.. Hatta tanıdıklara da rastladıydım.
Son zamanlarda havada uçuşan anketlerle ilgili bir kişiye ‘beni de aradılar diye’ rastlamadım..
Ya da bu işin formülü nedir, kimlerle konuşulur, kimseye söylemeyin size soru sorduğumuzu gibi tembih mi ediliyor, merak etmiyor değilim..
Lütfen sizi arayan olduysa, büromuzu arayıp, "Beni aradılar, şu şirketten' derseniz, kamuoyunu doğru bilgilendirme adına önemli bir görev üstlenmiş olacaksınız..
Ben de 'evet 10 kişi aradı, 15 kişi aradı, onlara sormuşlar' diye buradan ilan edeceğim..
Şunu da eklemek isterim; 2011 genel seçimlerinde AK Parti'nin Genel Merkezi'nden aday belirlemek için yapılan ankette, arandığını söyleyen ve 'hayretle bunu anlatan' en az 10 kişiye rastlamışken; şu garip anket sonuçları bu kadar 'gizlilikle' sadece sonuç zamanı ortaya nasıl çıkıyor anlamak istiyorum..
Bu arada Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz'ın 'gazetemizdeki ankette oy oranının az olmasına içerleyenler' olduğunu anlattı arkadaşlar..
Buna ben de şaşırıyorum..
Daha önce de yazdığım gibi Yılmaz için yüzde 70.8 beğeni oranı az bile gelir..
Mesela ben de bir okuyucu olarak, işe gelirken bayiden satın aldığım gazetenin kuponunu dolduruyorum..
Başkan Yılmaz'ın da 80-100 seçeneğini işaretliyorum..
Ortalaması 90 oluyor.. Yüzde 10 nazar değmesin payı..
Diğer belediye başkanlarımız umarım kırılmaz bana.
Ama Başkan Yılmaz'ın özellikle sel sonrası, bir kaç yıl geç de kalsa, alt yapı ve dere ıslahı çalışmalarını takdirle karşılıyorum..
Su baskınına yol açıp, TOKİ Binaları'nı basan ve can kaybına yol açan mezbahane önündeki köprüyü 'hatasını kabul edip yıktığı için' puan konusunda cömert davranıyorum..
Çok ihtiyacımız yokken, yine de 'Sizin için' acele edip, Amazon Köyü'nü 2 milyon lira harcayarak, tamamladığından 'vizyonunu takdir' ediyorum..
O nedenle bence, Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'den sonra ikinci en başarılı Belediye Başkanı olmasını da az buluyorum..
Bizim gazetenin okuyucu anketi sonuçlarıyla çok uyuşmasa da;
Bence 1. olması gerektirdi.