Durduğumuz yer doğrularımızı belirliyor ise bu durum normal mi?
Evet çoğunluğumuzun doğrusunu malesef ki durduğu yer belirliyor.
Bunu ister siyasi çizgi olarak düşünün, ister yaşam tarzı olarak düşünün bu genellikle böyle, hani bir söz vardır “insan; indandığı gibi yaşamıyorsa yaşadığına inanır” diye.
İnsan bir yanlışın içinde bile olsa bu yanlıştır diyemez,insan bir yanlış yapıyorsa bile bunu yanlış diye yapmaz,insanın karşı olduğu cephe doğru bir şey yapsa bile bunu kabullenmek pek mümkün olmaz.
Karşı olduğu cephenin yaptığı doğru bir işin önüne hiç bir şey yapmasak bile bir ama koyuveririz.
Şayet yanlış bir yerde isek bile burayı meşrulaştırmak için mutlaka bir gerekçe bulmak zorundayız.
Bu bazen doğru yer olduğunu düşünmek gibi, bazen mecburiyetten buradayız mazereti gibi,bazen de yanlışı meşrulaştırmak gibi savunmalarımız olur.
Mesela partili Cumhurbaşkanlığını savunacaksak ne var bunda Başbakanın da partisi vardı bunu da bir nevi yetkilerin Başbakan da toplanması olarak düşünebiliriz diye savunabiliyorken,bu duruma karşı olup eleştirmeye kalksak bu kadar yetkiler tek adam da toplanırmı bu dikdatörlüktür diye eleştirirken aslında asırlardır atalarımızın bu şekilde yönettiğini görmezden gelebiliriz.
Mesela bir siyasi partimizin genel başkanının sürekli seçimle gelen birini dikdatörlükle suçlarken bunu haklı buluyoruz ama aynı genel başkanın defalarca seçimlerden başarısızlıkla çıkmasına rağmen kendisini eleştirenlere posta koyup partiyi terk edin demesini normal bulmakta tam durduğumuz yer doğrusuna bir örnek değilmidir?
Burada da doğrumuzu genelbaşkanın yanındaysak ondan yana tavır alıp beğenmeyen gitsin diyebiliyorken,genelbaşkanın gitmesini istiyorsak farklı düşünüp öyle belirliyoruz.
Bir partinin genel başkanının istifa etmesi yada görevi bırakması için kaç seçimden yenilgiyle çıkması gerekir bunun bir ölçüsü varmıdır?partililerin bunu sorgulaması demokratik bir hak değilmidir?
Evet kimilerine göre bunlar yanlış kimilerine göre doğru işlerdir ama bunu doğru kılan ölçülerimiz değil malesef ki durduğumuz yerdir.
Genel olarak doğrular üzerinde uzlaşılabilsek,değerler konusunda anlaşabilsek bu yönde insanlarımızı eğitebilsek belki de bir şehit annesini çocuğu için Cennet’i istemek yerine toprağı bol olsun duasını engelleyebiliriz.
Bu tabii ki şehit annesinin eksikliği gibi gözükse de aslında değer çatışmasının bir ürünü olarak eğitim sisteminin içler acısı durumunun yansımasıdır.