Fiziki sınırlar çizilmiş olabilir ama gönlümüz bunu kabul etmiyor, gönlümüzün sınırları daha geniştir.
Atalarımızın bir karakolla huzur içinde yönetebildiği bölgelerin, ordularla yönetilemediğini görünce,
Atalarımızın insanların inançlarını istediği gibi yaşamasını sağladığı bölgelerde aynı dinden olup mezhep farkı yüzünden bir birlerini öldürenleri görünce, geçmişe özlem duymamak eldemi? Bunun için ben de geçmişe özlem duyuyorum, geçmişi özlüyorum,geçmişi arzuluyorum, dünyanın adaletle yönetilmesini istiyorum atalarımızın sahayı bırakışından sonra dünyaya hükmeden zihniyetin dünyayı getirdiği durum ortada.Evet bunu devletin istemesi sıkıntı olabilir ama ben devlet değilim ben bir bireyim şayet bunu istemek suç ise ben bu suçu işliyorum cezasına da razıyım.
Bilememek kötü bir şey Misakı Milli, Lozan ve Musul tekrar gündeme geldi geçmişteki yüzeysel ve taraflı bilgilerimi biraz daha geliştireyim ve derinleştireyim dedim biraz araştırdım.
Malesef durum içler acısı.Tarihçilerin çoğunluğu olaylara ya savunma gözüyle yada karalama gözüyle bakıyor.Kimisi Atatürk’ü ilahlaştırmış öyle yazıyor, kimisi de Atatürk’ü, Dünya ya hükmeden bilyonlarca kilometre toprağı olan bir Osmanlı imparatorluğu varmış ta bu toprakları dağıtıp koskoca Osmanlı imparatorluğu yıkan adammış gibi suçluyor.
Dünya ya yön veren koskoca Cihan imparatorluğunu şayet tek başına yıktıysa, onun yeteneğine şapka çıkaranlar,onu ilahlaştıranlar o zaman haksız sayılmazlar .Koskoca imparatorluk bu hale ne kadar sürede ve neden geldi hepimiz biliyoruz.
Tarih konusunda çok nadir konularda ittifak var Musul petrollerinden gelecek parada bile üç ayrı iddia var kimisi bu para hiç alınmadı diyor kimisi bir seferde peşin alındı diyor kimisi de taksitle alındı diyor.
Bu nasıl bir iş, ne devletin öğrettiği tarihe nede tarihçilerin yazdıklarına güvenemeyeceksek bizler ne yapacağız.Her kesin imkanı yok ki gitsin Rus arşivine baksın,İngiltere arşivine baksın.Yunanistan arşivine baksın.
Her dönemin kendi koşulları olduğu unutulmamalı.İmkansızlıklar bazen rızanızın olmadığı konulara bile tamam demenizi gerektirebilir.Bir de iki milyon metre kare toprağı idare edemeyeceğini düşünüp küçük olsun bizim olsun, daha çabuk kalkınırız,daha az sıkıntı çekeriz diye düşünmekte bir idareci mantığıdır bunda da illa ihanet var denemez bu başka bir şekilde ifade edilir...
Toprakların kaybedilmesi şayet ihanetse, o zaman topraklarımızın çok daha büyük bir bölümünü kaybedenler daha büyük ihanet etti diye düşünmek gerekmezmi?Böyle düşünürsek o zaman Osmanlı imparatorluğu daha çok ihanet etmiş olmuyor mu?
Bu günkü sınırlar o günün koşullarında ister tercihen ister zorunluluktan bir şekilde belirlenmiş istenipte alınamayan bir tek Musul olmuş oda toprak için değil petrol için mücadele edilmiş.
Bu tercihler tabiki eleştirilebilir,eksik bulunabilir ama günün koşulları da göz önünde bulundurulmalıdır.