“Sultanın dilinden osmanlı” adlı bir konferans vermek için Atakum belediyesinin davetlisi olarak Samsun’a gelen Nilhan Sultan, büyük bir ilgiyle karşılandı.
Salon tıklım tıklım doluydu ayakta bile yer yoktu ağırlıklı olarak genç kızlarımız gelmişti dinlemeye.
Nilhan Sultan, ona ayırdığım 160 dakikanın sadece 33 dakikası karşımızda olabildi.
33 dakikanın da sunucudan fırsat bulduğu bölümünde dinleyebildik onu,oda en fazla toplamda 15 dk anca konuşabilmiştir.
Kısa konuşmada öne çıkanların bazıları şöyle “Kardeş katlini, bir de devletin bekası için evlattan,kardeşten vazgeçebilmek,kardeşi feda edebilmek” diye düşünün dedi.
Yönetime devşirmelerin getirilmesi meselesine ise “Güçlü ailelerden birini getirip kendisine rakip olma ihtimalinden çekindiği için devşirmeleri göreve getirmişler” dedi.
Abdulhamit Han’ın düşük bir ihtimalde olsa tahta çıkma ihtimaline karşı ülkeyi yönetmek için isim belirlediğini “Bir gün Abdulhamit Han fayton ile bir yere giderken kolluk kuvvetlerinin geçişe musade etmediği ve faytoncunun arabada şehzade var demesi üzerine görevlinin ben şehzade bilmem,tanımam ben padişahın emrini uyguluyorum diye söyleyen görevlinin ismini not aldığını ve tahta çıkınca o adamı kolluk kuvvetlerinin başına getirdiğini” söyledi.
Ülkemiz insanının bir kısmının nefret ettiği bir kısmının ise hayaliyle yandığı Cihan imparatorluğu hanedanının 5. Kuşaktan torunu olan Nilhan Sultan Türkiye’de doğan ilk torunmuş.
Yasak kalkınca Şam’dan İstanbul’a göçmüşler.Kimileri defolsun gitsin burası Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet derken birileri de atalarımızın tarihimize yaşattığı günlerin hatırına ona hürmette kusur etmiyor. Bazıları da Osmanlı hayaliyle yanıp tutuşuyor.
Bir düşünün, içinde 72 milletin barındığı öyle bir Cihan imparatorluğu kuracaksınız,asırlarca kıtalara hükmedeceksiniz zamanla gücünüz bitecek sahip olduklarınız azar azar elinizden alınacak ve sonra da işgale uğrayacaksınız eliniz kolunuz bağlı elinizden hiçbir şey gelmeyecek.
Yapılan yanlışların bedeli çok ağır olmuş ama pes etmeyip son bir çare en güvenilir komutanınızı bir gerekçeyle Samsun’a göndereceksiniz o komutan kurtuluş mücadelesi başlatacak ve ülkeyi kurtaracak siz ülkemizi kurtardık diye düşünürken hanedanın yaptığı yanlışların bütün bedelini ödemek zorunda kalacaksınız.
Ülkeyi kurtarsın diye gönderdiğiniz komutan artık bitti, batırdığınız bu topraklarda yaşayamazsınız diyecek ve siz sefalete yelken açacaksınız.
Çok acı ama bir devir kapanıp yeni bir devir açılmıştır.Devrimleri yapanların devirdiklerine yaşama hakkı vermediği bir devirde Atatürk’ün hanedan üyelerinin canına dokunmaması ne kadar doğru bir yaklaşım ise son padişah Vahidedtin’in yaşadığı sefalet de o kadar üzüntü verici.
Yanlışı ve doğrusu ile asırlarca kıtalara hükmetmiş atalarımızı yok saymak ne kadar yanlışsa,zor şartlarda kurtuluş mücadelesi verilerek kurulmuş Cumhuriyeti yok saymak yada Osmanlı’yı Cumhuriyeti kuranların yıktı diye düşünmek de o denli yanlıştır.
Osmanlı öyle bir anda yada bir kişiyle yıkılabilecek bir imparatorluk değildi,yıkılması asırlar sürdü.
Osmanlı geçmişimdir, Cumhuriyet ise geleceğim ikisinden de vazgeçmem bu günden Osmanlı’yı yargılamak ne kadar hataysa Cumhuriyet kurulurken ki durumu bu günden yargılamakta aynı oranda hatadır.Yaşananları devrinde ve o zamanın şartlarına göre değerlendirirsek daha doğru yapmış oluruz.