Reza Zarrab olayı yada 17- 25 Aralık süreci benim için şudur:
İran ile Türkiye arasında gerçekleşmiş resmi ticaretimiz olan ve rakamın 100 milyar dolar olduğunu bütün televizyonlarda izlediğimiz ve öğrendiğimiz meşru ticaretimizdir.ABD’nin İran’a ambargo uygulamamızı istemesi ve bizim bu ambargoyu delmemizden dolayı ülkemizi suçlamasına ve ülkemizi karalamasına bizim insanımızın itibar edeceğini zannetmiyorum.
Mesele çok basit Türkiye ve İran, ABD nin ambargosuna rağmen ticaret yaptı. Ödemeleri ise Reza Zarrab aracılığı ile elden ödedi. Reza Zarrab’ın ortağı Babek Zencani’nin bu olayla ilişkili olarak İran’da yargılandığı ve İran Devletini zarara uğrattığı gerekçesi ile idama mahkum olduğunu biliyoruz.
İran aynı olaydan dolayı Reza Zarrab’a bir dava açmış değil.
Reza Zarrab şuan için Türkiye’de de mahkumiyeti olan birisi değil.
Reza Zarrab hakkında üç iddia olabilir. Bizi ilgilendiren vatandaşlık alabilmek için rüşvet verdiği iddiası. Bu gerçekte böyle ise ve buna bağlı bir ceza alırsa cezasını çekmelidir.
İran Devleti’ni zarara uğratmış olabilir; Bu İran ile ilgili bir durum. Ambargoyu delmesi yada ambargoyu delenlere aracılık etmesi ve para transferi yapması sebebiyle kara para aklaması suçlaması var. Bu ABD’ye göre suç ise de benim için suç değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir savcısının 100 milyar dolarlık kara para operasyonu diye dava açması, savcının kime hizmet ettiğinin açık dedilidir. Onun içindir ki bu dava benim için yok hükmündedir.
ABD dünyanın sahibi benim demektedir. ABD her ülke benim ambargo kararıma uymalıdır demektedir ama aynı ABD farklı yollarla kendi koyduğu ambargoyu yine kendisi delmekteydi ve bütün güçlü(!) devletler de İran’a ambargoyu delmekteydiler. Biz delince kıyamet koptu.
Yıllar önce davetli olarak gittiğim İran’da görüşmelerimiz sonucunda İran’a sadece bizim ambargo uyguladığımızı görmüş birisi olarak bunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum.
Tebriz’e yaptığım son ziyerette ise Zarrab’ın mal varlığı ve saygınlığı ile ilgili bilgiler edinmiş ve Tebriz’lilerin Zarrab’a nasıl baktığını öğrenmiştim. Zarrab Tebriz’de bir dediği iki edilmeyecek bir iş adamıymış.
Aynı Zarrab konumu ve işlevi bakımından Türkiye’de de bir dediği iki edilmeyecek bir durumdaydı. Bir iş yaptırmak için rüşvet vermek zorunda kalacağını sanmıyorum ama başka sebeplerden farklı ilişkiler içine girmiş olabilir mi? ben bunu bilemiyorum. Ama Zarrab ve halk bankası yöneticilerinin ABD ye gitmesine müsade etmek iş bilmemezliğin zirvesidir.
Burada asıl mesele ABD’nin bölgede ve ülkemizde hegomonik gücünün bitiyor oluşudur.
Onun için bu durumun müsebbibi olarak gördükleri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı itibarsızlaştıramaya çalışıyorlar. Bu zamana kadar onlara boyun eğen, onların çıkarlarını gözeten ve itiraz edemeyen yöneticilere alışmış olan ABD yetkilileri, gerek Kuzey Irak Referandumundaki Barzani’ye yapılanlar ile gerekse Suriye politikasında oyun dışı kalma endişesiyle daha da çirkinleşecek ve ülkemizi zapturap altında tutmaya çalışacaktır.
Tabiidir ki bunun ülkemiz için zorlukları ve bir bedeli olacaktır.
Bir gün ABD boyunduruğundan kurtulmak için bir bedel ödeyecektik şimdi bu bedeli ödüyoruz.
Yıllarca ABD’ye katil, emperyalist deyip karşı çıkanların bu gelişmeler karşısında takındıkları tavırlar manidardır. İnşallah bu süreci en az hasar ile atlatmayı becerebiliriz.
Adnan ÖZ