Sosyal medya ve onun kullanım aracı olan cep telefonu hayatımıza öyle girdi ki adeta kullanıcılarını esir aldı diyebiliriz.
Bu yazıyı yazmayı düşünüyordum ama fırsat bulamıyordum fakat İngiltere’de bir olay yaşandı tamda yazmak istediğim konuyu desteklediği için sizinle paylaşmak istiyorum.
Mısır Milli Takımı ve Liverpool’un gol kralı futbolcusu Muhammed Salah direksiyon başında cep telefonu kullanırken görüntülenmiş ve Liverpool Kulübü kendi futbolcularının görüntüsünü polise vermiş; yani kendi oyuncusunu şikayet etmiş. İngiltere’de direksiyon başında telefon kullanmanın cezası varmış. Büyük ihtimalle bizde de vardır ama uyan ve uygulayan yok sanırım.
Çok ilginç bir durum değilmi bu olay. Türkiye’de olsa ve bu olayı bir futbol takımımız ya da bir seçilmişimiz ya da bir atanmış bürokrat ya da bir anne veya bir baba yaşasa ne yapardı? Cevap herhalde örtbas etmek için herşeyi yapardık değil mi? Bizim farkımız işte bu, biz hata yapan bizim insanımız ise örtbas edelim diye gayret ederiz. Kimse kendi insanını ihbar etmez.
Şuan ülkemizde direksiyon başında telefon kullanmayan insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez sanırım. Eskiden direksiyonda telefonla konuşmayı yadırgar ve tehlikeli bulurduk şimdi ise telefonda konuşmak masum kalır.
Bazı şoförlerimiz o kadar maharetli ki hem araç sürebiliyor hemde telefonda bir şeyler yapabiliyor. Araç sürerken telefonda oynamayanda, ilk ışıkta eline alıyor telefonu. Birde bakmışsın yeşil ışık yanmış ama önündeki aracın sürücüsü telefona odaklanmış duruyor, millet arkadan korna ile uyarıyor. Bazen gözlemliyorum bir masada dört kişi oturuyor, dördüde telefonda birşeyler yapıyor. Sorsan dört arkadaş bir araya gelmiş hasret gideriyor. Çalışanlar işyerinde sürekli sosyal medyada dolaşıyor. Oysa ki o iş yeri, o kişiyi iş yapsın diye çalıştırıyor. Yolda yürürken bile telefonla yazışıyoruz.
Birgün bir elemanımızı yolda yürürken gördüm önüne bakmadan yürüyor telefonda birşeyler yapıyordu. Onu o şekilde gördüm ve uyardım “bir yere takılırsın düşersin bir yerine bir şey olur” diye. Bir hafta geçmedi o kardeşimiz yolda düşmüş kolunu çatlatmış rapor aldı işe gelemedi. Geçmiş olsun diye arayıp ben seni uyarmıştım dediğimde inkar etti “taşa takıldım, düştüm” dedi. Tabii ki telefona bakarak yürürsek hepimiz düşüp bir yerlerimizi kırabiliriz. Bazıları Cuma namazında hoca Cuma hutbesini okurken bile telefonla oynuyor.
Oysa Cuma hutbesini dinlemek farzdır. Sosyal medyanın hayatımızdaki en üzücü etkisi ise aile fertlerinin bir araya geldiğinde birbirleriyle değilde sosyal medya ile sohbet ediyor olması.
Sosyal medyanın etkisine girmeyen insan sayısı malesef ki çok az, özellikle gençler ve orta yaştakiler çok yoğun bir şekilde bu akıma kapılmış durumda. Yaşlı diyebileceğimiz kesimde yabana atılmayacak kadar yoğun ilgi gösteriyor. Dolayısıyla sosyal medya için, yüz yüze ilişkileri öldürüyor diyebiliriz. Bu gidişle insanlar aynı evde bile sosyal ağlar aracılığı ile görüşecekler. Sosyal ağlarda tanışıp evlenenlerin sayısı da gittikçe artıyor. Hiçbir şeyin ölçüsünü ayarlayamadığımız gibi bunu da ayarlayamadık.