Samsunspor, 20 Ocak 1989'da yaşanan o elim kazadan sonra tarihinin en zor günlerini geçiriyor diyebiliriz.
Geçmişteki yanlış yönetimlerin, göz göre göre alınan yanlış kararların cezasını bugün hiçbir günahı olmayan mevcut futbolcular ve taraftar çekiyor.
Şehir adeta ikiye bölünmüş durumda;
Kayyum isteyenler, istemeyenler...
İsteyenler şöyle diyor; Lig, iddaa, bilet gelirlerine temlik koyulmuş bir kulübün bu kadar borcun altından kalkması imkansız. Bu futbolcuların parası bugün bulunur bir şekilde ödenir, peki yarın ne olacak?
Sürekli Samsunspor'u borca sokan eski başkanlara para ödeyeceğimize, sıfırdan başlayalım üç sene sabredelim. Bu kulüp borçsuz olsun, Süper Lig'e çıkar...
Kayyuma karşı çıkanlar ise; Samsunspor'un borcu kayyuma gidecek kadar fazla değil. Zaten kayyuma gidildiği zaman eski başkanlar, yani kulüp üzerinde temlik koyanlar, paralarını yine geri alamayacaklar. O zaman şimdide almasınlar. İki yolda aynı kapıya çıkıyor.
Kayyumu isteyenler tepki almaktan çekindikleri için bunu heryer de telaffuz edemiyorlar tabi. Yani "sessiz sinema" oynuyorlar.
Kayyuma karşı çıkanlar ise bugün yürüyüşte olacaklar. Yani gerçek Samsunsporlular...
Gelinen noktada Samsun Valisi Osman Kaymak'tan başka bu kaosa çözüm üreten yok.
Başlatılan "yardım kampanyası" beklenenden iyi gidiyor.
Bugün ki yürüyüşte üzerine tuzu biberi olur.
Daha önce sezon başında söylemiştim, Erkurt Tutu, önce şehri inandırmalı, ayağa kaldırmalı diye...
Bunu sadece "istifa ederek" yapabilirmiş, hep beraber yaşayarak gördük.