Âşık Veysel, vefatının 50. yılı olan 2023 yılında UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl dönümleri programına alınmıştı. Bu vesile ile Âşık Veysel ve temsil ettiği gelenek bir kez daha gündeme geldi.
Kimi âşıklar vardır ki söylediği sözler kendi çağını aşmış ve çağlar ötesine hitap eder olmuştur. Âşık Veysel de bu nitelikte bir halk şâiridir.
Veysel, fiziksel olarak görme yetisini küçük yaşlarda yitirmiş olsa da ümidini hiçbir zaman yitirmemiş, maddi gözüyle değil ama mana gözüyle dünyaya, insanlara ve olaylara bakabilmeyi başarmış bir şahsiyettir.
Onun aşka, tabiata, insana, maneviyata ve cemiyete dair pek çok şiiri bulunmakla birlikte, şiirleri iyice tetkik edildiğinde -belki de kendisini bir misyon adamı olarak görmesi nedeniyle- şikâyetnâme ve nasihatnâme türünde söylediği şiirlerinin daha fazla öne çıktığı görülmektedir.
Veysel, şiirlerinde esasen üç şeyden şikâyet eder. Bunlar; cehalet, yoksulluk ve ihtilaftır. Buna karşılık ise o, adeta bunların panzehri olarak kabul ettiği eğitimi, okumayı, fabrika kurmayı, üretim yapmayı ve birlik-beraberliği sağlamayı öğütler.
Ayrıca topluma verdiği nasihatler içerisinde yalandan, riyadan, iftiradan, hırstan, boş konuşmaktan, tembel insanlarla beraber olmaktan uzak durulması gerektiği fikri de yer almaktadır.
Âşık Veysel’e göre; ilim ve irfan, yeni neslimizde birlik-beraberlik ruhu doğuracak, böylece ülkemiz birtakım sıkıntılardan kurtulmayı başaracaktır. Yalan, iftira, düşmanlık ve gerginlik yerini aydınlığa bırakacak; ülkemiz feraha ve felaha kavuşacaktır. Birlik-beraberlik hoştur, insanlara huzur verir, toplumu mest eder.
Okul ve fabrika, Veysel’in ısrarla üzerinde durduğu ve şiirlerinde bahse konu edindiği mevzulardır. Türkiye’nin refahı ve felahı eğitime ve üretime bağlıdır. Bunun için, cemiyette temayüz edecek olan kurumlar ise okullar ve fabrikalardır.
Âşık Veysel Allah’a inancı ve peygambere sevgisi tam olan mümin ve muvahhit bir insandır. Türk-Kürt, Alevi-Sünni ve sağ-sol ayrımcılığından oldukça mustariptir ve aslında bütün bu unsurların hep birlikte Türkiye’yi inşa ettiklerini, hep beraber şehit ve gazi olduklarını ve hepsinin Türk üst kimliği altında temsil edildiğini belirtir.
Bu konuda kimsenin suçlanamayacağını, ayrımcılık yapılamayacağını, eğer yapılıyorsa da bunun bir çıkar uğruna yapıldığını ifade eder ve bütün halkımızı bir ve beraber olmaya, temelde ise insan olmaya davet eder ve neticede şöyle der:
Allah birdir, Peygamber hak
Rabbül âlemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası
Kürdü, Türk’ü ne Çerkez’i
Hep Âdem’in oğlu kızı
Beraberce şehit, gazi
Yanlış var mı ve neresi
Yezid nedir, ne Kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ataş
Söndürmektir tek çaresi
Şu âlemi yaratan bir
Odur küllü şeye kadir
Alevî-Sünnilik nedir
Menfaattır varvarası
Veysel, sapman sağa sola
İkilikten gelir belâ
Sen Allah’tan birlik dile
Dâvâ insanlık dâvâsı.