Bu yazı, OMÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olan öğrencilerim için yazılmış olup bütün mezun öğrencileri kapsamaktadır.
Değerli öğrencilerim; geleceğimizin mimarları, müstakbel öğretmen ve bilim insanları. Dört yıllık bir süre, insan ömrü için çok uzun sayılmasa da, burada aldığınız eğitim, bilgi ve formasyonun sizin gelecek hayatınızı doğrudan etkilemesi bakımından çok kıymetlidir. Bu süre içerisinde yeni arkadaşlıklar ve dostluklar edindiniz. Hayatı farklı algılama ve hayata farklı yönden bakma özelliği kazandınız; kısaca hayatı ve insanları tanımaya başladınız. Ancak işin daha başındasınız. Hani bir söz vardır ya: “On yıl insanları tanımak için yeterlidir, ancak güvenmek için bir on yıl daha gereklidir” diye. Benim âcizane tavsiyem; Hakk’ın hatırını her şeyin üzerinde tutunuz, adaletten sapmayınız, size bir haber ulaştığında durumu iyice öğrenmeden ve anlamadan önyargılı davranmayınız. Unutmayınız ki, kulaktan dolma bilgilerle bir kişiyi karalamak haysiyetli insanların yapacağı bir iş değildir.
Azimli ve kararlı olun; ancak hırsınız aklınızın önüne geçmesin. Hayatınızı hesap verilebilirlik üzerinden kurgulayınız. Asla, hiçbir surette kul hakkı yemeyin, yoksulu gözetin ve akrabalarınıza yardım edin. Tartışın, müzakere edin ama kavga etmeyin ve kimsenin tetikçiliğini yapmayın. Kavga bizim insanımıza hep kaybettirmiştir. Unutmayın ki, modern insanlara fikri üstünlük zorbalık ile değil, onları ikna iledir.
Ahlaki, milli ve manevi değerlerle reel dünyanın rasyonel değerlerini (bilim ve teknolojiyi) kendi iç dünyanızda kaynaştırın ve bu milletin değerleriyle kavga ederek bir yerlere varmanın mümkün olmadığını bilin. İsraftan kaçının ve Cumhuriyetin ne fedakârlıklarla ve yoksulluklarla kurulduğu hatırdan çıkarmayın.
Bu ülkede “Cumhuriyet” ve “Vatandaşlık” ortak paydasında buluşan bütün yurttaşlara karşı hoşgörülü olun, suç işleyenler karşısında kendinizi yargıç ve kolluk kuvveti yerine koymayın. Çünkü bu ülkede herkes görevini yapmakla mükelleftir. İnsanlara karşı saygılı ve vefalı olun; unutmayın ki, kula teşekkür etmesini bilmeyen yaratana da teşekkür etmeyi bilemez.
Yaptığınız bütün dünyevi işlerinizde şu dört unsuru akıldan çıkarmayın: Helâli gözetin, ahlaklı olun, yasal olun ve âdil olun. Bu dört kelimenin ilk harfleri yan yana geldiğinde “HAY” kelimesini oluşturur. “Hayâ da imandandır” düsturunu asla unutmayın. Böyle yaparsanız dünyada ve ahirette başınız ağrımaz. Yine Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Eline, Diline, Beline sahip ol” sözünü hatırdan çıkarmayınız. Bu sözün şifresi ise “EDEB”dir.
Gizli kapaklı işlerden hep uzak durun. Şeffaf olun. Benim ne yaptığımı devletim bilecek ki ben rahat uyuyayım, ülkemde huzur olsun. Devlet görevlileri de devlete sadakatle ve devletin işleyişine uymakla yükümlüdür.
Riyadan, dedikodudan, iftiradan ve kötü sözden kaçının; çoğu zaman hesabi değil hasbî olun. Karşılık bekleyerek bir iyilikte bulunmayın. Hakkın rızasını üstün tutun. Evladınız da olsa insanlardan beklentilerinizi çok yüksekte tutmayın. Aksi halde hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Kimsenin inancına ve değerlerine ısrarlı biçimde müdahale etmeyin ve kutsalına karşı hakarette bulunmayın ki başkaları da sizin kutsal değerlerinize hakarette bulunmasın.
Sonuç olarak hep haktan ve haklıdan yana olun; doğruluktan ayrılmayın. Nasıl yaşarsanız öyle ölür, nasıl ölürseniz öyle diriltilir, nasıl diriltilirseniz öyle haşrolunursunuz vesselam.