Samsun Büyükşehir Belediyesi UKOME'nin, raylı sistemi 'yaşatabilmek için aldığı kararlarla' ilgili mahkemeler öyle kararlar veriyor ki; gerekçelerindeki 'vatandaş odaklı ve uzlaşı açıklamaları' ibretlik adeta..
Açıklamaların hepsi 'vatandaşın ulaşımının kolaylaştırılmasıyla ilgili'..
Bakış açısı insan odaklı..
İptal kararları 'insan hayatını kolaylaştırma üzerine' kurulmuş..
Gerekçeleri ise; Uzlaşma içerikli. Büyükşehir'in minibüsçülerle uzlaşmak için yeterli çabayı göstermemesi..
Bilimsellikten uzaklığına 'vurgu dolu'..
Samsun'da yaşanan ulaşım sıkıntısının 'neredeyse özeti gibi'..
O sıkıntıları yaşayanlar elbette çok daha zor şartlarda 'yağmurda, çamurda, sıcakta' o zorluklarla mücadele ediyor..
Otobüsten in ringe bin, ringden in otobüse bin.. O sırada duraklarda bekle, ring gelsin diye dakikalarca..
Nerede oturuyor olursan ol 'raylı mecburiyet' zihniyeti..
Vatandaşa 'ulaşım için seçe şansı vermeden' alınan UKOME kararları.. Kişileri 'özel otomobillere yönelten' bir uygulama..
Sonuç mu?..
Mahkemeler tek tek güzergahlarla ilgili alınan kararları iptal ediyor.. Daha kaç dava var bilmiyorum ama ardı ardına iptal kararları geliyor görüldüğü gibi..
Hepsinin mantığı aynı..
Vatandaşın ulaşımda tercih hakkını elinden alamazsın..
Güzargah uygulamaları, vatandaşın ulaşımına, sıkıntı değil, katkı vermeli..
Ve en önemlisi, UKOME bu kararlar alırken, hiçbir bilimsel çalışma yapmamış..
Ve mahkemenin iptal gerekçesindeki bir cümle çok önemli..
"Dava konusu UKOME kararı ve daha önceki UKOME kararlarını taraflarla herhangi bir uzlaşma yapmadan aldığı ve yürütmeye koymaya çalıştığı ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar raylı sisteme paralel lastik tekerlekli taşımacılık yapılmayacağı yönünde anlayış bulunsa da bu anlayış her şartta, mutlak doğru olan bir anlayış değildir".
Peki mahkemeler bu karara varmadan önce, bu sonuçlara nasıl ulaşıyor..
İşte bence Büyükşehir Belediyesi UKOME'nin yaptığı ve görmezden geldiği en önemli yanlışı bu..
Bilen kişilere sormamak, danışmamak..
Kimsenin fikrini sormadan böyle bir karar almak, uygulamak..
Ben yaptım oldu demek..
Mahkemelerin farkı da aslında tam burada ortaya çıkıyor..
Mahkemeler 'insan odaklı ve haklılık' olarak, adaletli olabilmek adına davaya baktıkları için, bilir kişilerden bağımsız olarak görüş istiyor..
Ve o bilir kişiler de, o mahkemelerin üyeleri de sonuçta bu şehirde yaşayan kişilerden oluşuyor..
Herkes ulaşımdaki sorunları biliyor...
Çileyi paylaşıyor, yaşayarak..
Bilirkişiler de 'zaman geliyor o raylıya binmek zorunda kalıyor'..
Kendi binmese de bir yakını biniyor.. Hem de buna mecburen binmek zorunda kalıyor..
Bilinen bir gerçeği gerekçeleriyle anlatıp, o karar 'iptal' diyor..
Yani terazi meselesi..
Adalet Tanrıçası'nın elinde bulunan terazi..
Haklı olan taraf ağır basınca, minibüsçülerin açtığı davada, kazanan aslında 'raylı sisteme zorlanan vatandaş oluyor'..
Kaybedenler ise 'Ben yaptım oldu' diyenler...
Uysa da böyle, uymasa da..
Kısacası 'ADALET'..