Ekmek kavgası 'bana göre en kutsal' kavgadır..
Öyle bir kavgadır ki; yaşama adım attığın anda başlar..
Çünkü o kavgayı senden önce 'baban, annen' vermeye başlamıştır, senin adına, daha sen doğmadan..
Seni yaşatabilmek için, seni yarınlarında kimseye muhtaç etmemek için verilen mücadelenin adıdır; ekmek kavgası..
Sofranın 'zenginliği değil, alın teriyle kazanılanın' aile içinde paylaşılması, 'çocuğunun önündeki lokmanın her koparılışında verdiği hazdır..
Ayağındaki 'yeni ayakkabındır, sırtındaki sıcacık tek kabanındır', o ekmek kavgası..
Kutsallığı da buradan gelir, zaten..
Boğaz tokluğuna verilen ekmek kavgasından bahsediyorum elbette; 'Pastanın paylaşılmasının kavgasından' değil..
Pastayı paylaşanlar, kendi aralarında haksızca pay etmeye çalışanlar, hep karşı cephemde olmuştur, ama ekmek kavgası verenlerin ise yanında olmayı ilke edinmişimdir..
O nedenle; mesleğin ilk yıllarında ilk haberlerim arasındadır; simit satmak zorunda kalan öğretmenlerin dondurucu soğukta verdiği yaşam mücadelesi..
Açtığı tezgahında 'bir kaç kazak satıp' evine ekmek götürmenin çabasını verenlerin, halen kulaklarımdadır 'kuzu tüyü bunlar' diye bağırışları...
Seyyar satıcının 'tezgahını alan zabıtaya alkış tutan' değil, seyyarın terazisini kaptırmamak için verdiği mücadeleyi kamuoyunun gündemine taşıyabilmek için bastım deklanşöre her defasında..
O kişiyi, seyyar mücadeleye iten 'nedenleri sorguladım, siyasilerin de sorgulaması için o mücadelenin ve çözümlerinin fotoğrafına dikkat çekmeye çalıştım' mesleğim boyunca..
Seçim zamanı gelince, verilen vaatlerin nasıl umuda dönüştüğünü, sonrasında nasıl hepsinin unutulduğunu da 'iyi bilenlerdeniz'..
AB uyum yasalarına uyacağız diye evine ekmek götürmeye çalışan seyyarın yok edilmesine karşı çıkmamızın nedeni de 'evine ekmek nasıl götürecek önce onu çözün' demektir aslında..
AVM'lerin çoğalması karşısında başta Yabancılar Pazarı olmak üzere diğer küçük esnafın 'zorda olduğunu', buna önlem alınması için 'kentin dinamiklerinin' dikkatini çekme nedenimiz de 'o ekmek kavgasını verenlerin' yalnız olmadıklarını ortaya koymak adınadır..
Çünkü en çok biz biliriz o ekmek mücadelesinin ne kadar zor olduğunu..
Açılan her tezgahın, nasıl umuda dönüştüğünü..
Kimi ile oturup çay içmişiz, sorunlarını dinlemişizdir, kiminin verdiği mücadeleyi 'yaşadıkları sorunları' haber yapıp, kamuoyunun gündemine getirmişizdir..
Kimiyle zaman içinde arkadaş olmuşuzdur, kimi zaten dostumuz, ya da bir yakınımızdır, yakınımızın arkadaşıdır..
Yani bizdir, bir bakıma, her biri..
Çünkü ne o ekmeğini taştan çıkaranlar, ne de bizler 'pastayı değil' ekmeği paylaşanlarızdır, aslında..
O nedenle bir aile daha 'evinde sofrasına sıcak aş koyabilecekse' ve bizim de onda katkımız olursa, bu meslek anlamını bulabilir ancak....
Ama bir kişi dahi ekmeğinden olacaksa, o ekmek kavgasında 'çaresiz kalacaksa' onlar da çok iyi bilirler ki; orada ilk görecekleri kişiler bizler, yani meslektaşlarımızdan başkası değildir..
Bu hep böyleydi böyle de olacak..
O nedenle kimse kusura bakmasın..
Pastanın büyük kısmını kapmak için 'dev AVM'lerin yaygınlaştığı' Samsun'da,
küçük esnafın, pazarcının, seyyarın yaşaması için 'bizler her zaman pastadan değil, ekmekten taraf olacağız'..
Bilmem anlatabildim mi?..