Bir kent düşünün ki, her sağanak yağmur kabusu olsun..
O kentin ilçelerini düşünün ki;
Atakum, İlkadım, Canik, Çarşamba, Terme, Salıpazarı ve Ayvacık, ne zaman su taşkını olacak diye biçare beklesinler.
O ilçelerdeki yaşayanları düşünün ki, gözlerine yağmur yağarken uyku girmesin.
Ve bir kent düşünün ki, yağmur yağdığında tüm yaşamı felç olsun.
Trafik kilitlensin, tramvay seferleri aksasın, yollar göle döndüğünden araçlar mahsur kalsın..
Yetmedi, iş yerlerini su bassın, alt kattaki evlerin eşyaları sular altında kalsın, rögarlar tıkansın, vatandaş elinde çubukla asfaltlardaki giderleri açmaya çalışsın.
Hatta kayık yüzebilecek kadar suyun yükseldiğini de düşünürsek, sözün bittiği yerdeyiz diyebilir.
Ama bir şey daha var.
O kentin yöneticisi Büyükşehir Belediye Başkanı bir de çıkıp 'Altyapıya yaptığımız yatırımlar daha büyük felaketi engelledi de diyebiliyor'.
Sular altında can çekişen esnafın isyanı yüzünden Gülsan Sanayi'ye de gidemiyor.
Sadece açıklama yapıyor.
Düşünüyorum da, bir kent sağanak yağmur sonrası daha ne yaşayabilirdi.
Tek tesellimiz 'ölüm olmaması'.
Başka ne ararsan var Samsun'da.
Maddi zararsa 'sonuna kadar'..
Sefaletse 'diz boyu'.
Ve işin ilginci, sanki geçmiş yıllardan ders alınmamış gibi, aynı şeyi defalarca yaşıyor Samsun.
Ve daha önceki gün yine Atakum, sadece 15 dadikalık yağmurla yine sefalete ve çaresizliğe sahne oldu.
Manzara aynıydı.
Vatandaşın elinde kovalar su boşaltıyordu.
Bazı kişiler ellerinde çubuklar mazgalların başında.
Sadece vatandaş mı?.
Büyükşehir Belediyesi de çaresiz kalmış.
Görevliler bir oraya bir buraya koşuşturuyor.
İki gündür nasıl düzeltmeler yaptılar, ne gibi önlemler aldılar bilmiyorum.
Ama yine yağmurla aynı şeyleri yaşarsa Samsun, 'Kimse çıkıp da altyapıya şu kadar yatırım yaptık' diye vatandaşın aklıyla oynamasın.
Sonuca odaklansın.
Yağmur yağdığı gibi gidebilsin.
Deniz kıyısı bir iliz, ama maalesef suyu tahliye edemiyoruz halen.
Nedenini sorsan, 'çok yağdı böyle oldu derler'.
Haklılık payları var ama;
Betonlaşmanın hiç mi suçu yok.
Deniz kıyısı dolgu alanlarına yapılan binaların suyun geçişine izin vermemesinin hiç mi ilgisi yok.
Tramvay hatlarının geçiş güzergahının betonla çevrilmesi dere yataklarının üzerine binalar inşa edilmesinin günahı yok mu?.
Ve bu zihniyet halen Kürtün Vadisi gibi tarım arazilerini betonlaştırmak için çaba harcıyor; inanılır gibi değil.
Gençlik Parkı'ndan, Doğu Park'a kadar olan kısmı da Millet Bahçesi yapıp kenti iyice havuza çevirecekler.
Şimdiden uyarıyorum;
Televizyonlardaki tartışma programlarında uzmanlar uyarıyor.
Temmuz ve Ağustos'ta daha güçlü yağışlar bekliyoruz, iklim değişikliğinin sonuçlarını yaşıyoruz diyorlar.
Akıllı trafik, akıllı kent gibi ne olduğu bile anlaşılamayan, sonuçlarının trafiği kilit haline getirdiği Samsun'da, acilen yapmanız gerekenler bellidir.
Altyapı, altyapı, altyapı..
Sonrasında Çarşamba, Terme ve Salıpazarı ile Ayvacık için Salıpazarı Barajı'nın tamamlanması.
Ve akılcı yönetim.
Kentin önceliklerinin belirlenmesi.
Bunlar yöneticilerin yapacakları işler.
Vatandaşın yapacağı ise;
Çok değil 8 ay sonra yerel seçim var.
Kim bu kentin önünü açabilecekse, kim daha akılcı ve öncelikleri belirleyen projelerle ortaya çıkacaksa, ona göre tercihini yapsın.
Betoncu ve rantçı yönetim anlayışı olanlardan uzak tutmak gerekiyor bu kentin makamlarını.
Yoksa daha çok, 'Yağmur kabusumuz olur'..
İklim değişikliğiyle uyumlu bir Samsun'un inşası şarttır.
Yoksa 'tarım arazileri, meraları' betonlaştırılan bir Samsun için gelecek, çok zor olur.
Zaten kıyıları yanlış projelerle, beceriksiz yöneticilerle erozyona uğrayan güzelim Samsun'umuz;
TV'lerde 'yine Venedik'i anımsatan’ o görüntülere daha çok sahne olur.
Samsun’un şu andan itibaren en öncelikli gündemi;
SEL ve S.O.S.'tir..