Cumhur İttifakı var olduğu sürece rakipleri de ittifak yapmak zorundadır. İttifak stratejinin gereği olup; keyfiyet değil, mecburiyettir. Belediye seçimleri milletvekili seçimleri gibi değil; cumhurbaşkanlığı seçimleri gibidir, çok yerde iki aday arasında geçer, bir fazla oy alan kazanır diğeri kaybeder.
Strateji fırsat ve tehditleri bir arada görebilme; fırsatlardan sırasıyla yararlanırken, tehditlere karşı sırasıyla önlem alabilme becerisidir. Rakip birleşerek seçime girerken, tek başına seçime girme stratejinin tanımına aykırıdır.
‘Gerçek ittifakı partiler değil; millet yapar’ ifadesini bende kullanırım, ancak önce partiler ittifak yapar ve milletin onaylayacağı bir aday gösterirse millet de o adayda ittifak yapar ve oy verir. Milletsiz ittifak olmayacağı gibi partisiz de ittifak olmaz; ikisi bir arada olur ancak.
Yazım ilgililer tarafından okunmamış olacak ki zorunlu dün dersi olarak tekrar ediyorum. Recep Tayyip Erdoğan’ın 23 yıllık yıkılmaz iktidarının temelleri 1994 yerel seçimlerinde atıldı. 1994 Yerel seçimlerinde İstanbul BB için Refah’ın adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 25.19, ANAP’ın adayı İlhan Kesici 22.14, SHP’nin adayı Zülfü Livaneli 20.30, DYP’nin adayı Bedrettin Dalan 15.45, DSP’nin adayı Necdet Özkan 12.38 oy aldı.
Sosyal Demokrat Zülfü Livaneli ve Demokratik Sol Necdet Özkan ve Sol bileşenlerin toplam oyu yüzde 32, 68, Liberal olarak bilinen İlhan Kesici ve Bedrettin Dalan’ın aldığı oy yüzde 37.59 olduğu halde, seçimi Erdoğan yüzde 25,19’la aldı.
Neden çok alanlar değil de az oy alan seçimi kazandı? Çünkü çok oy alanlar ayrı ayrı seçime girdiler, oyları böldüler. İttifak bir keyfiyet mi yoksa bir mecburiyet mi? Mecburiyet olduğunu bu örnek acı, açık, seçik bir şekilde ortaya koyduğu halde ittifaksız seçimle girmek, aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek değil de nedir?
Ak Parti seçmenini eleştiren sosyal Demokrat ve Demokratik Sol seçmen, partilerin yapmadığı ittifakı sandıkta yapabildi mi? Hayır yapamadı. Necdet Özkan’ın kazanma ihtimali olmadığı halde Demokratik Sol seçmen Livaneli’ye değil kendi adayına oy verdi.
Genel Başkanlar veya adaylar göremedi veya ihtiraslarına yenik düştü de seçmen görebildi mi bu sonucu. Hiç kimse göremedi veya görebildiği halde, ‘inatta bir murattır’ diyerek kendilerini ittifaka değer bulmayanlara ittifaka değer olduklarını göstermek için kendi adaylarına oy verdiler.
‘İmamoğlu CHP’de birlik sağlanmadan kendisinin belediye başkanlığında birlik sağlanacağını düşünüyor. Ders alınsa tarih tekerrür etmez de alınmazsa eder. Özgüven iyidir, gereğinden fazla güven fırsat ve tehditleri bir arada görmeyi, fırsatlardan sırasıyla yararlanırken, tehditlere karşı sırasıyla önlem almayı engeller.
İmamoğlu düşünerek adım atmazsa aklına gelmeyen başına gelebilir.’ diyerek uyarmıştım. İmamoğlu yanlıştan döndü. Bu dönüşü erdem haline getirebilirse siyası hayatını devam ettirebilir, aksi durumda ne belediye başkanlığı, genel başkanlığı ne de cumhurbaşkanlığı kalır. İmamoğlu İBB değilse hiçbir şey değildir.
İYİ Parti her ne kadar izah edemese de 2019 yerel seçimlerinde CHP ile kurduğu ittifak sayesinde; il belediye başkanı kazanamadı, ama sadece CHP değil; aynı zamanda demokrasi kazandı.
Cumhurbaşkanı/Ak Parti Gen Bşk Erdoğan’ın ‘İstanbul’u alan Türkiye’yi alır’ MHP Gen Bşk Bahçeli’nin ‘Ankara ve İstanbul muhalefet tarafından alınırsa, Erdoğan halk desteğini kaybetmiş olur ve meşruiyeti tartışılır’ dediği seçimleri Millet İttifakı/CHP adayları kazandı.
Ankara, İstanbul başta olmak üzere büyük illerin çoğunda Millet İttifakı/CHP adaylarının kazanması, demokrasinin ömrünü uzattı. Milletin nefes almasını sağladı.
Hükümetin demokratik yollardan değiştirilmesinin artık söz konusu olmadığı sesli bir şekilde tartışılırken, demokratik çözümün hala var olduğunu gösterdi. Nerede başlayıp nerede biteceği, önünde arkasında kimlerin olduğu bilinemeyen, kestirilemeyen antidemokratik sokak muhalefeti yerine demokratik muhalefet yeniden hayat buldu.
Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu, Muharrem İnce’yi cumhurbaşkanı adayı gösterdi ancak kendi aday olmadı. Neden olmadı, seçimi kazanamayacağını bildiği için aday olmadı. Bu seçim neden mi aday oldu?
Başta 2019 Yerel seçimlerinde kazandığı itibardan dolayı bir daha değiştirilemeyeceğine inan CHP’liler olmak üzere, Kılıçdaroğlu’na ‘Şimdi değilse ne zaman, kim aday olursa kazanır’ diyerek Kılıçdaroğlu’nu adaylığa zorlayan yardımcıları, danışmanları, yazarı, çizeri, anketörü kaybedilen seçimden sorumludur.
Yetki devredilebilir, ancak sorumluluk her zaman genel başkandadır. Hem kazanamayacağını göremediği için hem de aday oluş şekliyle seçilme şansını azalttığı için Kılıçdaroğlu yenilginin baş sorumlusudur. Hem kendi geleceğini hem de demokrasiyi tehlikeye soktu.
İYİ Parti nereye gidiyor? İYİ Parti Gen Bşk Akşener’in açıklamalarını yukardaki girişten sonra yarın değerlendireceğim.