Ak Parti dışındaki tüm partilerin az veya çok kaybettiği seçimi doğru analiz edemeyenler bir daha seçim hiç kazanamayabilir. Halk 7 Haziran’da Ak Parti’nin tek başına iktidarına ‘ hayır’ dediği halde, geçen süreçte ne oldu da 1 Kasım’da ‘evet’ dedi? Ak Parti 13 yılda yapamadığını, nasıl oldu da 5 aydan kısa bir sürede yaptı?
Futbol takımlarının başarısı sadece kendi güçlerine değil; rakiplerinin hatalarına da bağlı olduğu gibi; siyasi başarı da başarısızlık da rakip partilerin çalışmalarına doğrudan bağlıdır. Hiçbir siyasi parti rakibinin propagandasını yapmaz, yoluna kırmızı halı sermez. Dezenformasyon, algı operasyonu, yalan ve iftiralarla rakiplerini yıpratan partiler her zaman vardır. Partilerin, bu saldırıları etkisiz hale getirecek, seçmenin doğru bilgilendirilmesini sağlayacak mekanizmaları olması gerekir, yoksa parti tehlike ve tehditlere karşı korumasızdır.
Kitle iletişim araçlarına sahip siyasi partiler bu propaganda ve anti propagandaları, sadece teşkilatlar üzerinden değil; aynı zamanda görsel ve yazılı medya üzerinden yapar. Medya imkanı olmayanlar da sadece teşkilatlar üzerinden tez ve antitezlerini seçmene ulaştırır. Hem teşkilat desteği hem de medya desteği olmayan bir adayın kazanma şansı olmaz. Muhalefet Ak parti operasyonlarına yeterince cevap vermediği için seçimi kaybetti.
Tekrarlanacak seçimde; seçmenin kararını en çok ‘koalisyona kimin hayır diyeceğinin belirleyeceğini’ defalarca yazdık. Başka hiçbir faktör olmasa bile, kararını beğenmeyeni, ‘yeniden düşün’ diyeni halkın cezalandıracağını açık ve seçik olarak her fırsatta yazdık.
7 Haziran sonrası olguları farklı olduğu halde, algı üzerinden en çok MHP yıpratıldı. Hem Ak Parti hem de CHP tarafından ‘koalisyon kurmamakla, her şeye hayır demekle’ eleştirildi. Kılıçdaroğlu, 32 gün boyunca neden koalisyon kuramadığından daha çok ‘MHP’nin her türlü koalisyona karşı olduğuna’ vurgu yaptı. Yaşanan hükümetsizliğin faturasını AKP’den daha çok MHP’ye kesti. Medya desteği hatta teşkilat desteği olmayan adaylar bu algıyı yıkabildi mi? Hayır, seçmen terörün de doların da yükselmesinden hükümeti kurmayanları sorumlu tutacağı belliyken, hükümeti kimi kurmadığını seçmen Ak Parti’den öğrendi. B.Arınç bile hükümeti Sayın Erdoğan’ın kurdurmadığını ima etse de muhalefet adayları seçmeni ikna edemedi.
Samsun milletvekili adayları Erhan Usta ve Hüseyin Edis 7 Haziran’da aday olup seçilince, kerameti kendilerinde gördüler, yerel dinamikleri gözardı ettiler. Özellikle H.Edis, eski denetçilik görevindeymiş gibi, teşkilatları da seçmeni de denetlemeye, yukardan bakmaya başladı, bir türlü istenilen sıcak iletişimi kuramadı, kurmak için bir çaba sarf ettiği de gözlenemedi.
MHP’liler,‘ 7 Haziran’da ‘genel merkez uygun görmüşse, vardır bir bildiği’ diyerek adayları bağrına bastı ve milletvekili seçti. Ancak seçimin tekrarlanabileceği ihtimalini hesaba katmayan H.Edis, adeta ‘adaylığımda da, seçilmemede de rolünüz yok’ dercesine seçmenle, teşkilatlarla, STK’lar la sıcak ilişkiye girmedi. 46 yıldır adayı olduğu partiye emek verenleri yok sayıp, Nasıl seçildiğini bilmediği için, nasıl kaybedeceğini de göremedi. bir ay tokalaştığı seçmenlerin oyuyla seçildiğini zannetti ve yine aynı şekilde seçileceğini düşündü. Nasıl seçildiğini bilmediği için, nasıl kaybedeceğini de göremedi. Dikkatini çekmek için ‘Picasso anekdotunu yazdım’ ama okuma fırsatı bulamadı ki yine eski tutumunu sürdürdü. İnsan kaynağından başka gücü olmadığı halde, bu kaynağı da yeterince değerlendiremeyince bu sonuç kaçınılmaz oldu.
Türk atasözü; ‘Ne ekersen onu biçersin.’
Yahudi atasözü; ‘Kendi ektiğini biçen zengin olamaz, başkasının ektiğini (de) biçeceksin; ya paraya, ya insana hükmedeceksin.’ İkisini de yapamıyorsan mütevazı olacaksın, haddini bileceksin.