Küllerinden doğan Ak Parti, beklenmedik bir durum olmazsa 4 sene daha Türkiye’yi yönetecek. 7 Haziran seçimlerinde HDP ile özdeşleşen ‘emanet oylar’ bu sefer Ak Parti’ye gitti. Ak Parti’nin tek başına iktidarına son veren seçmen hükümetsiz kalınca ‘kötünün iyisi’ diyerek yine Ak Parti’nin tek başına iktidarına karar v erdi.
Seçmen vurup gittiği kapıyı bir kez daha niye çaldı? Çünkü çalınacak başka bir kapı bulamadı. HDP’nin çıkışı da düşüşü de HDP dışında birçok faktöre bağlı. PKK/KCK ve benzeri gibi terör örgütlerinin yanında hükümetin politikaları ve güvenlik önlemleri de AKP’nin oylarında etkin rol oynuyor.
Ak Parti, Sayın Erdoğan’ın katkıları, 13 yıllık icraatlarıyla çoğunluğu kaybettiği halde son 5 aylık çalışmayla tekrar iktidar olurken asırlık CHP, yarım asırlık MHP Davutoğlu’nun Ak Parti’sine nasıl oldu da yenik düştü?
Bu sadece genel başkan veya genel merkez stratejileriyle izah edilebilir mi? Her iki partinin; CHP ve MHP’nin seçmenleri, teşkilatları, adayları, yöneticileri, danışmanları görevlerini yapmış olsalardı, Ak Parti bu başarıyı yakalayabilir miydi? Seçmen bu kadar kısa bir sürede bu denli nasıl değişti? Ak Parti tüm insan kaynaklarıyla çalışırken, Muhalefet çalışıyormuş gibi yaptı da ondan. Yani çalışan kazandı, çalışmayan kaybetti. Her şey herkesin gözü önünde cereyan etti.
‘Çalışanlar, çalışmayanları taşlasın veya eleştirsin’ dendiğinde birçok kişi çalıştığını söyleyebilir. Anlamak nasıl ki yanlış anlamakla aynı değilse, çalışıyormuş gibi görünmek de çalışmak değildir.
Sadece MHP’lilerin değil aynı zamanda vatandaşlarında kendiliğinden verdiği oydur MHP’nin aldığı oy. Uzun sözün kısası adaylar dahil hiç kimse gerekeni yapmamıştır. Hükümeti kim kurmadı, terör ve dolar neden yükseldi? Sorularının cevabını halka izah edemeyenler çalışsa ne olur, çalışmasa ne olur?
Herkes, evinin önünü temizlediği zaman sokakların tümünün temiz olacağı gibi; herkes görevini yapsaydı bugünkü sonuç ortaya çıkmazdı. Başka bir ifadeyle; araba devrilince yol gösteren çoktur; bu sonuçtan dolayı da seçmen dahil kimsenin kimseyi suçlamaya hakkı yoktur. ‘Böyle başa böyle tıraş, böyle efendiye böyle hizmet, böyle çalışmaya böyle sonuç’ ne derseniz deyin, şimdiye kadar çalışanla çalışmayanı böyle net ortaya çıkaran bir seçim olmamıştı.