Samsun Valiliğine atanmasının 13. gününde basınla buluşan Orhan Tavlı atanmasını sağlayan Cumhurbaşkanı/Ak Parti Gen Bşk Erdoğan ve İçişleri Bakanına şükranlarını sunarak başladığı konuşmasında Atatürk vurgusu yaptı.
Samsun’un var olan ‘19 Mayıs Şehri marka değerine değer katacaklarını, Samsun’un tarım, eğitim, sağlık, turizm ve ulaştırma mastır planlarını gerçekleştirmek için, devletin tüm kurumları, basın ve STK’larla birlikte hareket edeceklerini, ortak aklı ön plana çıkaracaklarını söyledi.
Vali Tavlı 30 yıl önce Ayvacık Kaymakamlığı yaptığı Samsun’a gelince alt ve üst yapının mükemmel olduğunu gördüğünü söylüyor. Vali’den ‘Berbat olduğunu söylemesini kimse beklemez, ancak altyapı da üst yapıda Türkiye’nin en sorunlu ili için ‘mükemmel’ denmesi teşhisin yanlış konulması demektir. Teşhis yanlışsa, tedavi de yanlış olur.
Türkiye’nin gaz ve toz kirliliğinde ilk sırada, bereket olan yağmurlar bir kez değil yağdığı her zaman felaket oluyor. Her yağmur şehir Venedik’e dönüşüyor, kayık ve Zodyaklarla ulaşım sağlanıyor. Bir karış yeşil alan aklamamış mevcutlar bugün bile kesiliyor. Çok katlı bina yapmak üst yapı yapmak değil; Türkiye’nin yoğun yollarından birinin geçtiği Canik’te ulaşım viyadükle sağlanıyor. Galile’nin ayaklarını yere vurarak ‘ne derseniz deyin, dünya dönüyor’ dediği gibi alt ve üst yapı Samsun’da iyi değil diyorum, Mimar/Mühendisler Odası, bilim insanları, Mahkeme kararlarının dediği gibi.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki hakların başında gelen ‘Yaşama Hakkı’ olmayanın hiçbir hakkından söz edilemeyeceğine vurgu yaptı. İstihbarat, önceden haber alma gibi önleyici hizmetlerle olayların olmadan önlenmesi için gerekli önlemlerin alındığını ve artırılarak alınacağını söyledi.
İçerde ve dışarda faaliyet gösteren her türlü silahlı propaganda örgütlerinin gizli faaliyet yürüttüğü Samsun için bu açıklama hayati önem taşımaktadır. Faili meçhul yoksa sorun yok anlayışı sonucu nüfus bir taraftan hapishanelerde diğer taraftan mezarlıklarda artar. Amaç önleyici tedbirlerle olayları olmadan engellemek, insanı da devleti de yaşatmaktır.
‘Bundan iyisi Şam’da kayısı’ demeden önce küçük birkaç hatırlatma daha yapayım. Sayın Erdoğan gibi Vali de basına özellikle de yerel basına çok önem verdiğini söylese de Vali mikrofonla konuşurken, gazeteci arkadaşlar mikrofonsuz konuştu. Rahatsızlığımdan dolayı sırf bu nedenle soru yöneltemedim.
George Orwel’ın ‘Hayvanlar çiftliği’ kitabında ‘Tüm hayvanlar eşittir, ancak domuzlar daha eşittir’ şeklinde ifade ettiği eşitsizliğe, Atatürk ve Erdoğan’ın sık sık ifade ettiği gibi basın halkın müşterek sesidir, dolaylı veya doğrudan hiçbir şekilde kısılamaz.
Basın düz aynadır, baktığınızda kendinizi olduğunuz gibi görürsünüz. Görüntünüzü beğenmiyorsanız, sorun aynada değil kendinizdedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da defalarca vurgu yaptı ki, ‘Rutin görevlerinizi yaparken benim tensip ve olurum, emrim gibi ifadeleri kullanmayın. ‘Yaptığınız iş görevinizdir, görevinizi yaparken benden yeni talimat beklemeyeceksiniz’ dedi.
Erdoğan’ın yapılmasını istemediği bir diğer husus; göreve yeni atanan her düzeyde bürokratlar bu göreve atandığı için ya Erdoğan’a ya da hem Erdoğan’a hem de bakana şükranlarını sunmasıdır. Erdoğan’la karşılaşıldığı zaman yapılır. Erdoğan’ın bulunmadığı ortamlarda yapılırsa bu göreve layık olmadığım halde beni bu göreve layık gördü şeklinde anlaşılabilir.
Elbette ki aynı göreve atanabilecek başkaları da vardır. Ancak atananların atanmalarını sağlayan ayrıt edici özelliği olduğu için onlar atanmıştır. Her fırsatta şükran sunulması; atananın diğerlerinden hiçbir farkı yokmuş hatta diğerleri kadar nitelikli değilmiş algısına neden olur. Cumhurbaşkanının huzurunda vali, rektör ve benzeri bürokratlar şükranlarını sunabilir.