Siz, bizde yani bizim ülkemizde siyasetçi, bürokrat, asker, polis, bakan, milletvekili, yargıç, savcı veya bir belediye başkanının 'Ben yetersiz kaldım, bu işi yapamadım' diyerek istifa ettiği haberini duydunuz mu hiç..
Her zaman çeşitli mazeretleri vardır ve kusurlar başkalarınındır aslında.. Onlar orada 'olmalılar' ve onlar olmadan o işler yürümez.. En iyi görüntüyü de onlar verir..
O nedenle de mezarlıklar vazgeçilmezlerle doludur.. Gidin bakın mezar taşlarına, son ünvanı yazar..
Tüm General bilmem kim.. Belediye Başkanı kim. Devlet Bakanı vs, milletvekili savcı..
Siz hiç hemen her gün şehit haberlerinin olduğu bir ülkede; gözyaşı dinmezken, anaların ağlaması bitmezken, terör her gün yeni bir can alırken, kendi ülkende karakolların tehdit altındayken "Ben istifa ediyorum, bu işi beceremedim" diyen bir Genel Kurmay Başkanını Türkiye'de hiç duydunuz mu? mesela..
Ya da İçişleri Bakanını..
Veya istihbarat eksikliği apaçık ortadayken, karakollarımızın yanı başına kadar ellerini kollarını sallayarak gelen teröristlerle ilgili istihbarat alamayan 'istihbaratçılarımızın' bu işi bizden daha iyi yapanlar gelsin otursun diye koltuğundan kalktığını gördünüz mü?..
Ama Avrupa'da ya da başka ülkede aynı olmuyor. Mesela Japonya'da verdiği sözü tutamayan siyasetçi anında istifa ediyor..
Bırakın siyasetçiyi, görevini yapamayan polis ya da hukuk adamları bile görevlerinden istifa edebiliyor. 'Ben yapamadım' diyebiliyor..
Örnek mi?..
Almanya\'da 8\'i Türkiye vatandaşı 10 kişinin aşırı sağcılar tarafından öldürülmesiyle ilgili cinayetlerin araştırmasında hata yapan Saksonya Eyaleti Anayasa Koruma Dairesi Başkanı Reinhard Boos istifa etmişti..
Boss\'dan önce de iki üst düzey Alman yetkili, bu cinayetlerden dolayı istifa etmek zorunda kalmıştı.
Girin gooogleye 'Türkiye'de istifa haberleri' diye yazın karşınıza çıkan şey şudur..
Şu siyasetçi, o partiden şu partiye geçti. MHP'li, AKP'li oldu. AKP'li MHP'li oldu gibi. DSP'li başkan CHP'ye geçti gibi..
Yani bizdeki belediye başkanlarının istifası genellikle, başka bir partiye 'devşirilme olayı' olarak ortaya çıkıyor..
Bir de 'milletvekilliği adaylığı için istifalar var'.. Ama o da 'yürek istiyor'. Seçilemeyip geri dönememek de var..
Şimdi gelelim Samsun'a..
Sağanak yağmur yağıyor Canik'i sel vuruyor.. Hem de öyle bir vuruyor ki; 14 can alıyor..
Köprüleri yıkıyor su. Üstü örtülü köprülerin altına sığamıyor. Nereden bakarsan bak mühendislik hatası..
Dereler ıslah edilmediği için taşıyor, sel kapanları yeterli değil. Sonuç felaket..
Peki derelerin ıslahı kimin görevi.. Büyükşehir Belediyesi'nin..
Peki alt yapı kimin görevi.. Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı SASKİ..
Canik'te başka hatalar yok mu; elbette var. Tek sorumlusu da Büyükşehir değil. Alt belediyenin de hataları var.
Ama ana sorun, alt yapının suları taşıyıp denize verememesi ve derelerin ıslahının yapılmamış olmasının su baskınına dönüşmesidir..
Tek sorumlusu da Büyükşehir Belediyesi'dir..
Cumhuriyet Savcılığı bu konuda soruşturma açtı ve henüz sonuçlarını açıklamadılar ama merakla bekliyoruz ama, Samsun'daki sel bununla kalmadı ki..
Atakum'u vurdu iki gündür..
Hem de bir kaç gün önce CHP Milletvekili İhsan Kalkavan'ın 'Atakum'u da sel vurabilir' dediği günden dört günden sonra..
Şimdi burada duralım..
Atakum'da can kaybı yok ama çok önemli bir durum var..
Samsun'un Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz'a uyarı yapan bir milletvekili..
Aslında diyor ki; Ey başkan o ıslah edilmeyen derelerden gelen sular Canik'in canını çıkardı ama sen bir de Atakum'a bak. Alt yapı işi senin. Eğer bakmazsan Kürtün çayı taşıyor, tehlike var diyor..
Yani Atakum'a sel göz göre göre geliyor..
Ben vazgeçilmezim diye düşündüğünden olsa, son döneminde ne iş yaptığına pek anlam veremediğim Başkan Yılmaz'ın önceden tedbir alması gereken Atakum da 'sizlere ömür'; sular altında..
Hatta 'Herhalde 5 yıl beni idare eder diye düşündüğü Raylı sistem' güzergahı bile havuza dönüşmüş..
Atakum olmuş Venedik gibi..
Yine aynı sorun.. Suyu denize veremeyen Samsun'un, bahtsız ikinci ilçesi. O da suyu denize veremiyor..
Peki bu kadar mı sıkıntı. Elbette değil.. Doğa yapılmayan tüm hizmetleri bir bir ortaya çıkarıyor..
Başkan Yılmaz'ın yıllardır yama yapmaktan bıkmadığı Pelitköy Köyü mesela kusuyor adeta makyajları yol boyunca..
YARILIYOR adeta kenar, orta demeden..
Yoldan inen sular nereye mi?.. Doğru caddeye oradan dükkanların içine.. Evlerin bodrumlarına.
İyi ki Samsun Büyükşehir Belediyesi gerçekten.. Yoksa bu zavallı ilçeler ne yapabilirdi ki.. Allah'tan Büyükşehir var da, bodrum katları ve işyerlerini su basıyor.. Maazallah ikinci katlara bile su çıkardı..
Tsunami oluyor ya her yağmurda Samsun'da..
Ama bu tersi.. Karadan denize doğru TSUNAMİ..
İşler bu kadar ters giderken ve Samsun artık 'sel kenti olarak' ve o köyümsü görüntüleriyle Türkiye'nin gündemindeyken, acaba diyorum, yağmur suyunu denize dökmeyi başaramayan, altyapıyı yeterli hale getiremeyen bir Büyükşehir Belediye Başkanı istifa ediyorum der mi?..
14 can kaybı, milyonlarca liralık maddi kayıplar, manevi yıkımlar, ailelerin yıpranışı, sefilliği, işyerlerinin darmadağın olması yetmez mi?..
Mesela daha ne olmalı acaba?..