Dünkü köşe yazımda Samsun'da boğulma vakalarının artışına dikkat çekmiştim..
Bunu yaparken de Haziran ayındaki 'boğulma vakalarını' baz alıp, neden uyarılar daha önce yapılmadı ve önleyici hizmet üretilmedi onu sormuştum..
Ancak anlaşılıyor ki; boğulma vakalarında 'meteorolojik hareketler ve doğal dip dalgasından' daha çok, kum yapısı deniz yapıları, kıyı tahribatı ve doğal olmayan girdapların oluşmasına yol açan 'deniz dolguları' yol açıyor..
Dünkü yazım üzerine Samsun Mimarlar Odası Başkanı Selami Özçelik aradı..
Konuyu tartıştık.
Bilimsel açıklamalarını yaptı ve söylediği söz önemliydi..
'Boğulma vakaları daha çok sık görülebilir. Çünkü doğal olmayan girdaplar, hatta tuzaklar oluşturuldu. Acemi vatandaş boğulabilir'..
Ne demek şimdi bu diyeceksiniz..
Gayet basit aslında..
Deniz ve kara birbiriyle doğal olarak yaşamını sürdüren ve binlerce yıldır oluşmuş bir coğrafik yapıda uyumlu olarak vardırlar..
Kıyıdan denize, ya da deniz içinde yapılacak her oluşum, yapılaşma doğal yapıyı tahrip ettiği gibi 'bir mühendislik harikası olmak zorunda'..
O tasarımın düzenli olmaması halinde sonuç 'Doğa intikamını alır'a dönüşüyor ki; bunu Düzce depreminde yaşadık..
Gölcük, Değirmendere'de doldurulmuş tüm alanları deniz geri aldı..
Peki Samsun'da Haziran ayı içinde 6 kişinin yaşamını yitirdiği ve 22 boğulma vakasının yaşanmasının nedeni ne?..
Mimarlar Odası Başkanı Selami Çelik bunu çok güzel izah etti..
Dereköy ve Taflan bölgesinde yapılan T şeklindeki kıyı koruma taş dolguları yani diğer adıyla dalgakıranlar, belki kıyıyı kurtarıyor ama orada oluşan dalga hareketlerindeki değişimler başka bölgeleri tehdit ediyor..
Dereköy'deki balıkçı barınağının oluşturduğu kıyı tahribatı ve döşenen taş dolgu, kıyıdaki dalgalanmaları ve sualtı yapısını değiştirdiği gibi girdaplar da oluşturuyor..
Hatta bunlar acemi ve bölgeyi bilmeyen vatandaşı su içinde yakalarsa 'adeta bir tuzak oluyor' ve boğulma vakaları yaşanıyor...
Mimar Özçelik, "Dalga farklı dönüyor. Kıyıya vuruşu değişiyor. Hatta geri dönüşte, bir vatandaşı denizde yakalarsa, alıp aşağı çekiyor' diyor..
Kısacası 'arkayı kurtaralım derken, denizin yapısını bozmuşlar iddiaya göre..
Dip dalgasının bu kadar çok olmasına bir nedense tehlike büyük..
Hatta turizm iddiamız için de çok büyük bir tehlike..
Bu boğulma vakaları azalmaz ve böylesine süreklilik gösterirse, sahil turizmini unutabiliriz..
Şimdi bu boğulma olaylarının meteorolojik hareketten mi, yoksa, taş dolgular nedeniyle oluşan girdaplardan mı oluyor, bunun tespitinin öncelikle yapılması gerekir..
Eğer taş dolgular böylesine bir tahribat oluşturuyorsa, önlem alınması şart..
Sonuçta mesele can meselesidir..
Kıyıyı koruma çok önemli bir konu olabilir ancak 'candan önemli olabilir mi?..
Denize girmeyin, fırtına var demek en kolay yolu..
Ama bilimsellikten uzak..
Samsun'daki boğulmalar bilimsel bir araştırmaya muhtaç gözüküyor..
Bir ipucu da verebilirim.
Uzakta aramaya gerek yok..
OMÜ'de bu konuda uzmanlar olduğu bilgisini aldım..
Rektör Hüseyin Akan'ın da bu konuda, müdahil olup, üniversiteden bir ekip oluşturarak, 'boğulmalarla ilgili bir rapor hazırlatması' çok zor olmasa gerek..
Ortada bir gerçek var..
Samsun denizi şu an için tehlikeli görülüyor..
Net bir rapor ortaya konulana kadar önlemlerin 'kat kat' artırılması ve vatandaşların uyarılması gerekiyor..
Konu yaz ayı olması nedeniyle daha da önem taşıyor..
Elbette doğru olanı, o raporun da uyarılarında 5 canı kaybetmeden yapılması gerekirdi..
Yani aylar önce..