Ramazan ayı gelmeden yine marketlerde fiyatlar uçmaya başladı.
Etiketler artık günlük değişiyor.
Tamam enflasyon var;
Paranın değeri azalıyor;
Döviz kurları sürekli yükseliyor,
Altın uçuyor,
Anladıkta;
Biraz da bu vurgunculuk, fırsatçılık bu fiyat artışlarına neden olmuyor mu?
Hani kontrol edilecekti.
Hani Valilikler, Ticaret Müdürlükleri, Belediyeler marketlerdeki fiyat artışlarının hakkaniyet altında olması için çalışma başlatmışlardı.
Hani, fırsatçılara, aman verilmeyecekti.
Hani, maaşları daha eline almadan eritenlere 'hesap sorulacaktı.'
Hani, bundan sonra başlarına gelecekleri 'fırsatçılar düşünecekti.'
Kaldı ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan da 'fırsatçılara göz açtırmayacağız, maaşları eritmelerine izin vermeyeceğiz' diye sürekli mesaj veriyor.
Anlaşılan yerelde yetkililer üzerine düşeni yapmıyor ki; böylesine bir başıboşluk var.
Diyecekler ki, biz kontrollerimizi yapıyoruz.
Ben şahsen bir kez bile rastlamadım da, dostlar alış verişte görsün diye bazen belediyeler 'fotoğraflı haber gönderiyorlar.'
Ama denetim denilen olay böyle mi yapılır?
Öncelikle 5 market zincirinde yapılan denetimleri halka duyurmak gerekir.
Sonra yapılan baskın denetimler, basına servis edilir ki;
Fırsatçılar, vurgun yapmak istediklerinde başlarına neler gelebileceğini bilsin, görsün.
Bu vatandaşı da yüreklendirir ve sorgular fiyat değişimlerini.
Zamlar öyle ardı ardına geliyor ki; raftaki fiyat ile kasadaki fiyat birbirini tutmuyor.
Çünkü rafta yapılan fiyat değişikliği çok fazla olduğundan kasadaki değişikliğe yetişemiyor market çalışanları.
Geçtiğimiz hafta, yaşı 7-8 olan bir çocuk elini bir 'abur cubur' diye tabir edilen gofret türüne uzattı.
Annesine söylediği söz çok dikkat çekiciydi.
Anne, 'Bundan almayalım, 20 gün önce 28 liraydı, şimdi 42 lira olmuş' dedi.
Elini de çekti, gofretten.
Hem acı, hem de ibretlik bir durum.
O yaştaki bir çocuk bile rahatsız oldu zamlardan.
Demek ki, anne ve babasının zamlardan şikayetine şahit oluyor.
Ve önceki gün yine o marketteydim, o çocuğun elini uzatıp, zamlandığı için sonra da elini geri çektiği ürünün fiyatı 46 lira olmuştu.
Dün yine yolum düştü, baktım 49,50 olmuş.
Durmuyor yani. Gerçekten yazık.
Çocuklar bile artık her şeyin farkında.
Ama bizim yetkililer ne yazık ki, halen vurgun gibi artan fiyatların farkında bile değil.
Samsun Valisi Orhan Tavlı'nın market vurgunları konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da üzerinde sık sık durduğu 'fırsatçılara' göz açtırmamak için 'gözle görülür incelemeler yaptırması gerekiyor.'
Hem de acilen.
Ve vatandaş da bu denetimleri görmeli, hissetmeli.
Bu denetimlerden cesaretlenmeli ve fiyat değişimlerini, yeri geldiğinde sorgulamalı.
Gerekirse şikayet edebilmeli.
Raf ile kasa arasındaki fiyat farkına ancak ‘vatandaş önemsendiğini hissederse, sonuç alabileceğini bilirse ilgili olur.
Hatta Valilik yaptıracağı denetimler sonrası usulsüzlük görülen ve para cezası uygulanan marketleri de ifşa edilmeli.
Edilmeli ki; vatandaş o marketleri bilsin, raf ve kasa oyunlarına karşı uyanık olsun.
Örnekler çok. Benim gibi birçok kişi de karşılaşıyordur.
Benim marketlere girip, çıkmam 10 dakikada sonuçlanır ama sürekli fiyatları takip edenler nelerle karşılaşıyordur.
Yine geçtiğimiz haftalarda bir markette, kol sepeti doldurmuş şekilde kasaya gelen kadın bir tüketicinin yaşadıklarını da sizlerle paylaşmak isterim.
Türkiye'nin geldiği noktayı çok iyi anlatıyor çünkü.
Normalde, kasada eğer fiyatlar farklılık göstermeseydi; en az bin liralık bir alışveriş yapmıştı kadın tüketici.
Bir çok ürünün raf fiyatlarını aklında tutmuş olarak kasaya geldi.
Şimdi devir hesap devri, vatandaş ezberliyor elbette mutfakta çok kullandığı ürünlerin fiyatını.
Kadının aldığı bazı ürünlerin kasa fiyatı farklı çıktı.
Ne zaman zamlandı bunlar diye sordu, bazı ürünleri göstererek.
Bizler de diğer müşterilerle birlikte kasada sıramızın gelmesini bekliyoruz, o nedenle de izliyoruz.
Marketin çalışanıyla birlikte raflara gittiler.
Kadın haklı çıktı.
Kasa fiyatları farklıydı.
Birilerine telefonla sordular, 'raftaki fiyattan satışı yapın' denildi.
Ama kadın tüketici, “Hayır almıyorum. bir daha da buraya gelmem” dedi.
Tüm ürünleri bıraktı, sadece bir poşetteki ürünü alacağını söyledi.
Soğan vardı o poşette.
'Bu fiyattan soğan diğer marketlerde bulamam' diyerek, parasını ödedi ve ayrıldı marketten.
Yani diğer marketlerdeki fiyatları da biliyor, anlaşılan.
Aldığı ürünlerin tamamını ‘soğan hariç’ bıraktı ve bir daha da gelmem buraya diyerek ayrıldı marketten.
Ben dahil hemen herkes elindeki ürünlerin, raf ve kasa fiyatlarını kontrol etmeye başladı.
Yani şüphe düştü herkesin içine bir kere.
Bazıları sıradan çıktı raflara bakmak için gitti.
Benim önüm boşalınca az ürünüm vardı, ödedim çıktım.
Yani marketlerde durum, vahim.
Sosyal medyada zaten bu söylediklerim paylaşılıyor sürekli.
Market çalışanları da zorda.
Merkezden fiyat güncelleniyor, 'biz de değiştiriyoruz' diyorlar.
Eskiden akşamları olurdu bu işler, şimdi sabah başlıyor akşama kadar sürekli.
O nedenle de kasa fiyatları hemen girilse de, raflarda tek tek etiket değişikliği olduğu için 'kasa-raf farkı' çıkıyor ortaya.
Zamlara rakamlar bile yetişemiyor artık.
O nedenle Samsun Valiliği'nin, belediye ve ilgili tüm kurumların 'önemli bir görevidir' bu zamları 'vurguna' çevirenlere karşı verecekleri mücadele.
Hatta görevden öteye ödevleridir.
Şimdi Ramazan ayı girmek üzere, etiketler uçmaya başladı bile.
Nerede kontrol.
Yapıldı mı, yapılacak mı?
Şimdi gündeme taşıdık bir şeyler olur diye umut ediyorum.
Ama 'göstermelik olmasın.'
Gerçek bir denetim.
Hem vatandaş, hem de fırsatçı marketçiler hissetsin.
Vatandaşın parası cebine geri dönmeyecek belki ama;
Onlar da bedelini ödesin.
1 liranın hesabını yapıp halk ekmek kuyruklarında saatlerce
bekleyen dar gelirliyi 'iyice dara sokmanın' bir bedeli olmalı.
Yazıktır, günahtır bu insanlara.
Resmen 'etiketli soygun' var.