Türkiye’nin bir yarısını diğer yarısına bağlayan D100 Karayolu 23 Ocak günü uzun süre trafiğe kapandı. Sürücülerin dikkatsiz, tedbirsiz, hava koşullarını göz önüne almadan yola çıkmalarının yanında Karayollarının yeterli önlemleri almaması sonucu, sadece binlerce araç değil; Karayolları da yolda kaldı.
Akdeniz, Ege, Marmara ve İç Anadolu Bölgesini Karadeniz Bölgesine bağlayan yol önce Kastamonu’da meydana gelen zincirleme trafik kazalarından dolayı kapanırken, sabah erken saatlerden itibaren 2 saatten fazla bir süre Havza yakınlarında ulaşım durdu. Aynı bölge öğleden sonra 5 saatten fazla bir süre daha trafiğe kapanınca; kar tam anlamıyla beyaz esarete dönüştü; binlerce yolcu, aç, susuz, tuvaletsiz kaldı. Hamileler, hastalar başta olmak üzere çok sayıda insan Karadeniz Bölgesi’nde inanılmaz bir mağduriyet yaşadı. Zaman zaman tek yönde açılan yolun çift yönlü kullanılası da sağlanamadı. Ankara yönünde araçlar gidebilirken Samsun’a gelen araçlar çok uzun süre bekletildi. Koordinasyon da kayboldu.
Bir gün önce haber kanalları bir gün sonra trafiğe kapanan yerlerde çekim yaparken, ilgililer teyakkuz durumunda olduklarını, vatandaşın huzur ve refahı, yol ve yolcu güvenliği içi tüm önlemlerin alındığını söylemişlerdi. Bir gün sonra D100 Karayolu’nu birçok yerde açık tutamadılar. Bir karış kar birçok yerde trafiğin felç olmasına yetti.
Yazın orman yangıları çıkınca Orman Bakanlığı’nın hiçbir önlem almadığı, yangın söndürme uçakları ve helikopterlerin olmadığı ortaya çıkmıştı. Şimdi de yolları Karayollarının yeterli önlem almadığı görüldü.
Doğu Anadolu gibi metrelerce kar yağan yerlerde ulaşım sağlanabilirken Karadeniz Bölgesi’nde hava ve mevsim şartlarının dikkate alınmaması, yeterli araç, gereç ve personelin hazır bulundurulmaması görevi ihmal değil de nedir?
Toprakların verimi ve bereketi yağan yağmur ve kara bağlı, yağmazsa ürün yetişmez. Yağmura göre altyapı yapmayanlar, yaptıkları altyapıya göre yağmayan yağmuru, yağan kara göre hazırlık yapmayanlar yağan karı, hava sıcaklığına göre önlem alamayalar da havayı sorumlu tutuyor ve suçluyor. Bereket olan güneş, yağmur, kar felakete dönüşüyor.
ELÇİYE ZEVAL,TEŞBİHTE HATA OLMAZ!
Elçiler getirdiklerinden sorumlu tutulmaz. Onlar aracıdır. İlgilisine verileni veya söyleneni iletirler yaptıklarından sorumlu tutulmazlar, getirdikleri veya söyledikleri ne kadar rahatsız edici olursa olsun elçiler ağırlanır ve uğurlanır.
Uzun bir düz yazıyla anlatılamayan, kısa bir özlü söz veya atasözü, bir mısra şiirle anlatılabilir. Aynı şekilde anlatılanı kuvvetlendirme, somutlaştırma, daha iyi anlaşılmasını sağlama amacıyla benzetme; teşbih ve metaforlar kullanılır. Kimi şeyler benzetmesiz kısaca anlatılamaz. Anlatılsa bile fazla etkili olmaz. Yeri geldiği zaman çirkin, kaba bir benzetme ile anlatıma daha etkili bir hava verilmesi, saygısızca bir davranış gibi görünse de değildir. Kimse bundan alınmamalıdır. (Teşbihte genelleme yapılmalıdır, özele indirgenmemelidir. Özele indirgenirse iş değil birey eleştirilmiş olur ki bu da hakaret içerir.) Teşbih değerlendirilirken doğrudan içerikle değil; verilen mesajla ilgilenilmelidir. Parmağa değil; parmağın gösterdiği yere bakılmalıdır, görmek için.
Türkiye’de ‘Yalancının mumu yatsıya kadar yanar’ denirken, Almanya’da ‘Yalanın bacakları kısadır’ denir. Çeviri simultane yapılmaz, uyarlama yapılır. Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri karşısındakine aslan kesilir, köpek aslanlara baş olursa, aslanların hepsi köpekleşir. Burada söz konusu olan farklı etkileşimdir, ne köpek ne de aslandır.