Cumhurbaşkanı/AkParti Gen Bşk Erdoğan, muhalefet iç politikadan dış politikaya, ekonomi, eğitim, yargı, sağlık v.b. tüm alanlarda yapılan yanlışlıkların nasıl düzeltileceğini açık seçik belirtemezse, muhalefetin az sayıdaki argümanı; güçlendirilmiş parlamenter sistem, asgari ücret, maaşların iyileştirilmesi gibi konuları geçici olarak yapay bir şekilde olsa da çözerek yoluna devam edebilir.
AkParti sorunları çözemeyince sıranın kendilerine geleceğini düşünen muhalefet, yanıldı, uzun süre seçmeni ‘aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemekle’ eleştirdi, ama kendilerinin de ‘aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklediklerini hiç akıllarına getirmedi. Einstein’a göre; aynı şey yapılarak farklı sonuç beklemek ahmaklığın tanımlarındandır.
Muhalefet sorunları sayıyor, ancak açık, seçik bir şekilde hangi sorunun nereden kaynaklandığını, hangi kaynakla, nasıl çözüleceğini söyleyemiyor. Sorunları saymak hatta bir kısmına çözüm önermek yeterli olsa, Fatih Erbakan’ın Yeniden Refah Partisi seçilir. Sorunları özet olarak, anlaşılır bir şekilde en iyi o anlatıyor.
Yol, köprü, şehir hastanesi, havaalanlarının ‘yap, işlet, devret’ yöntemiyle, yolcu garantili, Euro ve Dolar ödemeli yapılmasının nelere mal olduğu yeterince anlatılamıyor. Deprem vergisinden, gelir vergisine trilyonlarca liranın nereye gittiği sorusuna zamanın başbakan ve maliye bakanları hatta cumhurbaşkanları paraların hastanelere, yol, köprü, havaalanlarına gittiğini söylüyor.
Bu sistemle yapılanların hiçbirinin parasının ödenmediği, kullananlardan döviz olarak ücretin tahsil edildiği, yeterince kullanım olmayınca ki hiçbirinde yok, kalan kısmın döviz olarak hazineden (tüysüz yetimin hakkından) ödendiği, anlaşmazlık durumunda; Türkiye’nin değil; İngiltere/Londra mahkemelerinin yetkili olduğu muhalefet tarafından yeterince anlatılamıyor. ‘Paralar buralara gittiyse hem geçen hem geçmeyen neden ücret ödüyor?’ sorusunun cevabı aranmıyor.
Az sayıda ‘yap, işlet, devret’ yöntemiyle yapılan şehir hastanesi sağlık bütçesinin önemli bir kısmını adeta yutuyor. ‘İtibardan tasarruf edilmediği’ halde cana can katarken can veren hekimlerin maaşından tasarruf ediliyor. Adliye saraylarında adalet dağıtılamıyor, hastanede sağlık hizmeti verilemiyor. Özel hastanelere yapmadıkları işler için paralar akıtıldı, kamu hastaneleri ihmal edildi, yeterince hizmet edemez hale getirildi. Bugün acil durumlarda bile üç ay sonrasına gün veriliyor. Hiçbir branşta randevu alınamıyor. Rakipsiz kalan özel hastanelerin fiyatlarıyla sağlık hizmeti almak imkansız hale geldi. Vatandaş bunu kader zannediyor.
‘1980 Darbesi’nden sonraki ilk seçimlerde Halkçı Parti (HP) Gen Bşk Necdet Calp, TV programında sorunları sıraladıktan sonra ‘Nasıl çözeceksiniz?’ sorusuna ‘seçildiğimiz zaman düşüneceğiz’ derken , Sosyal Demokrat Halkçı (SHP) Gen Bşk Erdal İnönü, aynı soruya ‘söyleyemem; rakiplerimiz kopya çeker’ cevabını vermişti.
Calp, zamanın Başbakanı Turgut Özal’a ‘Boğaz Köprüsü’nü sattırmam’, Özal ‘köprüyü değil; gelirini satıyorum’ diyordu. Calp, sorunun açık, seçik görülmesini sağlayamadığı için, yüksek faizle para alacağına gelecek gelirin, peşin tahsil edildiğini ileri süren Özal’ın izahını vatandaş doğru buldu.
Burada sorun, köprü gelirlerinin satılması değildi. Bir köprü varken bin köprülük hisse senedi satılmasıydı. Yılsonunda bir köprülük gelire rağmen, bin köprülük borçlanma yapıldığı için daha yüksek faizle başkalarının parasıyla geriye kalan 999 köprünün hisse senetleri ödendi. Borçla borç ödeme dönemi faizleri de enflasyonu da kartopunun yuvarlanarak çığa dönüşmesi gibi büyüttü. Özal’ın güvenlik ve ekonomik politikalarındaki yıkımın sonuçları daha sonraki yıllarda daha ağır hissedildi. Calp, köprü gelirlerinin satılmasına değil; bir köprü için bin köprülük borçlanmaya karşı çıkmalıydı.