Bugün seçim olsa diye yöneltilen sorularla seçimin sonucunu belirlemek mümkün değil. Çünkü bugün seçim yok. Daha önce olduğu gibi iki ay içinde her zaman olabilir. Olmayan seçimin kazananı da olmaz. İttifaklar da cumhurbaşkanı adayları da bundan sonra yaptıkları veya yapmadıklarıyla ya kazanacak ya da kaybedecek. Para nasıl ki vardan yok olmuyor, birilerinden başkalarına geçiyorsa oy da başkasına geçmediği sürece henüz kaybedilmiş veya kazanılmış değil.
Cumhurbaşkanı/ AK Parti Gen Bşk Erdoğan yaptıklarıyla değil; muhalefette yaratacağı çatlakla başarıya ulaşmak isterken ki kısmen de olsa başarıyor. Muhalefet ise Erdoğan’ın yaptığı yanlışların doğrusunun ne olduğunu, seçilmeleri durumunda nasıl yapacaklarını anlatabilirse seçimi kazanacak.
Erdoğan İYİ Parti’yi HDP ile çatıştırarak, Millet İttifakı’na yakınlaşmasını engellerken, İYİ Parti’nin verdiği hasarı CHP’nin düzeltme ihtiyacı hissetmesi, CHP’nin yolunun Diyarbakır’a düşmesine ve yıpranmasına neden oluyor.
Erdoğan HDP sopasıyla veya bir taşla iki kuş vurmak bir tarafa, adeta kuş katliamı yapsa da MHP’li seçmenin hiçbir beklentisini karşılamadan, bloke edilebileceği ve garantiye alabileceği hesabı çarşıya uymuyor.
MHP’de çatışma ortamında itaat yüksek seviyededir; neyin neden yapıldığını liderin bilmesi yeterlidir, kararına uyulur. Ama seçim zamanı seçmen, neyin neden yapıldığını veya yapılmadığını bilmek ister, izah edilemezse oyunu vermez.
MHP’nin 7 Haziran 2015’te kazandığı 80 milletvekilinin 40’ını (yarısını) 6 ay sonra 1 Kasım 2015’te tekrarlanan seçimlerde kaybetmesinin sebebi; neyin neden yapıldığının yeterince izah edilememesiydi. Aynı şey yapılarak farklı sonuç elde edilemez. MHP kazanmadan Erdoğan kazanamaz. MHP’li seçmen de sloganla kazanılmaz.
Davul garibanın omzunda, tokmak başkasının elinde; zadelerle zedeler bir arada; birilerine nimet diğerlerine külfet. Toplumun en alttakileri arasında yer alan, en mağdur kesimini oluşturan MHP seçmeni, seçkin üniversitelerin diplomasıyla işsiz, boşta gezerken, birileri diplomasız, işe gitmeden yüksek getirili birkaç yerden maaş alıyor.
Hal böyle olunca kimin nerede duracağına, kimin aday olacağına siyasi partiler değil hatta seçmen de değil; sistem ve şartlar karar verir.
Yüzde 50+1 Seçim Sistemi, seçime girebilecek, HDP dahil tüm partilere meşruiyet kazandırdı, HDP’yi koalisyon da dahil işbirliği yapılması gereken cazibe merkezi haline getirdi.
Cumhurbaşkanı adaylarında aranan şartları da bu sistem asgariye indirdi. Hiçbir partinin kendi adayını gösterme ihtimali kalmadığı için, azamiye gerek kalmaksızın belirlenen asgari müştereklere sahip, seçilebilecek herkes cumhurbaşkanı adayı olabilir.
Erdoğan bu konuda da yanıltılıyor. Neymiş HDP seçmeni Ankara BB Mansur Yavaş’a oy vermezmiş, İstanbul BB Ekrem İmamoğlu yerine Yavaş olursa, ‘Erdoğan garanti kazanırmış’ propagandası Erdoğan’a empoze ediliyor.
‘50+1’ sisteminde hiç kimsenin kendine göre aday arama ihtimali ve imkanı yoktur. ‘Misafir umduğunu değil; bulduğunu yer’ sözündeki gibi çok seçenek yok. Erdoğan ve karşısındaki var. Ya Erdoğan ya da karşısındakine oy verilecek, ister ‘iyi’ diye ister ‘ehveni şer’ diye olsun yalnız iki seçenek var. Erdoğan da rakibi de bu şekilde oylanacak; sorumlusu oy verenler değil; seçmeni sisteme mahkum edenlerdir.