Samsun, bu çağda, bunca teknik imkanların, böylesine devasa bütçelerin olduğu bir dönemde, sele 14 can verdi..
Kolay değil Samsun'un ve Türkiye'nin bunu unutması..
Kimse de 'doğal afetti' deyip geçemez..
Çünkü 'dereler ıslah edilseydi, yeterli alt yapı yapılsaydı, bodrum katlara iskan verilmeseydi ve en önemlisi dere yatağına TOKİ konutları yapılmasaydı, can kaybı bu kadar olmayacaktı..
Bu bir gerçek..
Samsun'da herkesin yüreğine sancı oldu, o selde kapıcıların ve çocuklarının uykularında yaşamını yitirmesi..
Ve herkes, bu can kayıplarına neden olan ihmali ve ihmali olan yetkililerin ortaya çıkarılmasını bekledi.
MHP Milletvekili Cemallettin Şimşek öncelikle duyurdu, sonra da tüm basın organları..
İçişleri Bakanlığı 'selde ihmali olması ihtimali olanlarla ilgili' soruşturma izni verdi..
Kim bunlar..
Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Canik Belediye Başkanı Osman Genç ve DSİ..
DSİ'nin sorumluluğu sanırım derelerin ıslahıyla ilgili..
2005'ten itibaren dere ıslahları Büyükşehir Belediyesi'ne devredildi ama elbette öncesi sonrası, neden ıslah edilmediğiyle ilgili bilirkişi raporları dikkate alınacak..
Bilirkişi raporunda 'ihmal var' ibaresi belki de bu süreci başlattı..
İyi de oldu..
Yetkililerin, kentteki sorumluların, 'Ben yaptım oldu' zihniyetinde olmasına hep karşı çıktık..
Doğru ne ise o yapılmalı diye defalarca yazdık..
Ne yazık ki, sonuçta bedelini bizler, TOKİ konutlarında yaşamını yitiren 'küçük Bedirhan gibiler' ödüyor..
Canik Belediye Başkanı Osman Genç'in bu konudaki tutumunu daha ilk günden bu yana defalarca yazdık..
Sel yaşandı ertesi gün kriz masasında kendisini gördüm..
Dediği ilk cümle şu oldu..
"Sorumlular kimse cezasını çekmeli. Ben isem ben de çekmeliyim. O selde yaşamını kaybedenleri unutmak mümkün mü. Sorumlular kimse hesap sorulsun. Cezama razıyım"..
Evet olay bu noktadadır şimdi..
3 Temmuz'da ve sonrasında Atakum'da yaşanan sellerde toplam 14 kişi hayatını kaybetti..
İnsan hayatından söz ediyoruz..
Birilerinin ihmali söz konusu ise sorumlular yargı önüne çıkarılmalı..
Adil bir soruşturma ve adil bir yargılama olmalı..
Bu soruşturma amacına ulaşmalı ki; bundan böyle kimse 'ben yaptım oldu' dememeli; en doğrusunu yapmalı, danışmalı, gerekirse bir bilene danışmalı..
Bu soruşturma adil olmalı ki; Kentin öncelikleri makyaj hizmetlerine yönelik değil, can ve kaybına önem vererek yapılmalı..
Bu soruşturma sonucundaki yargılama 'adil olmalı ki'..
Kamuoyunun vicdanı 'Olan ölene oluyor, yapanın yanına kar kalıyor, yine herkes bildiğini okuyor' ezberinin dışına çıkmalı..
Yani kısacası; Her yönüyle emsal bir dava olacak gibi görülüyor..