‘Döviz atarsa bu farkı halk ödeyecek’ diyenlere ‘Döviz artmasın diye bu önlemleri alındı, şekil 1’de görüldüğü gibi artmıyor hatta düşmeye devam ediyor’ denilebilir. Bu uygulamadan sonra döviz alışını veya artışını teşvik etmek, AkParti değil; halk düşmanlığıdır. Dövize endeksli mevduat hesabının olası yükünü halk çekecek de döviz artışının yükünü başkası mı çekiyor?
Döviz artışı yaşandı, fiyatlara da yansıdı. Temel ihtiyaç maddelerindeki astronomik fiyat artışlarının yükünü halk çekmiyor mu? Halk çekiyor. Doların ateşi hepimizi yakmıyor mu? Yakıyor. Bu yöntemle dolar seçime kadar belki de hiç artmayacak. Yaşanan tehlike dururken, yaşanacak tehlikeye karşı önlem almak stratejik değil.
İlk gün de yazdığım gibi bu yöntem balıklama atlanılacak kadar bulunmaz Hint kumaşı değil; Hayrettin Karaman’ın dediği gibi ‘Hibe’ de değil çifte faizdir ve benzer uygulamalar ‘Eski Türkiye’de 1967’den beri 4-5 farklı zamanda Süleyman Demirel, Turgut Özal, Tansu Çiller tarafından kısa süreli de olsa uygulandı. Yani; Erdoğan icat etmedi. Yükselen dövize karşı ilk başvurulacak yöntem olmayıp, başka yöntemlerle sonuç alınamadığı zaman uygulanacak, denize düşenin yılana sarılması gibi bir yöntemdir.
Cumhurbaşkanı/AkParti Gen Bşk Erdoğan’ın ‘Banka faizinin üzerine döviz artışı kadar hazine garantili dövize endeksli (kur korumalı) mevduat hesabının açılabileceğini Türkiye’de online (internet) işlemler kapalı olduğu geç saatte açıkladı. Gece yarısı 18 liradan 1 milyar dolara yakın hesap açıldı, sabahleyin dolar 10 liraya düşerek yüzde 40 değer kaybederken, TL aynı oranda değer kazandı.
Muhalefet bir taraftan ‘Bu kadar kolaydı da şimdiye kadar neden yapılmadı, Merkez Bankası’nın önce 128 milyar, daha sonra da 7 milyar doları neden bozduruldu?’ derken diğer taraftan dövizin yükselmesi durumunda hazineye yükleyeceği yükü sorguluyor. Böyle bir borçlanmanın yasal olmadığını ileri sürüyor.
Muhalefetin soruları birbiriyle çelişkili; bir taraftan neden daha önce yapılmadığı sorulurken, diğer taraftan hazineyi borçlandırma yetkisinin TBMM’de (yasama organında) olduğu söyleniyor. Dolar alıp-vermeyen vatandaşın hazine üzerinden yükümlülük altına sokulmasının anayasaya aykırı olduğu belirtiliyor.
Strateji; fırsat ve tehditleri bir arada görebilme; tehditlere karşı sırasıyla önlem alabilme, fırsatlardan sırasıyla yararlanabilme becerisidir. Kolaydan olay olmaz; doların 25 TL’ye ulaşacağı endişesi yaşandığı anda bu uygulamaya geçilmesi Erdoğan için en uygun zamandı.
Kenan Evren’in Darbeyi, halkın gözünde haklı ve makul gösterebilmek için terörün tırmanmasına göz yumması gibi; Erdoğan da doların yükselişine karşı sonuç alınmayacak enstrümanlar denemesi veya göz yumması operasyonun zafer olarak algılanmasını sağladı.
Doların düşüşü fiyatlara yansırsa, neden bu duruma düşüldüğü ve ilerde neye mal olacağına bakılmaksızın Erdoğan’ın hanesine zafer olmasa da başarı olarak yazılacak, sandığa da yansıyacaktır. Dolar’ın değer kaybetmesi, fiyatlara yansımadığı sürece vatandaş için kağıt üstünde kalacak; bir anlam ifade etmeyecek.
Dövizin yüksekliği ihracatı artıracağı iddiası da doğru değil. İhracatın hammaddesi de dövizle alınıyor. Ne ile ne üretilecek? Ham madde yok, üretecek tesis yok. İhracat yapabilmek için önce üretmek gerekir. Neden üretim araçları hurda demir veya arsa fiyatının yarısına satıldı. Döviz çıktısı girdisinden çok daha fazla; cari açık büyüyor. ‘Yap-işlet-devret’ müteahhitlerine ömür boyu dövizle ödeme yapılacak. Bunların yanında devletin dövize endeksli savurganlığı, kimlerin ucuz banka kredileriyle düşük kurdan dolar alıp, yüksek kurdan bozdurduğu sorgulanmalıdır.