Hem yaş olarak, hem işgal ettiğimiz makamlar olarak, hem de sosyal ve kültürel olarak ve hem de mali olarak büyüdükçe güçlendikçe ve geliştikçe, birbirimize karşı adabımızı sevgi ve saygımızı kaybediyoruz.
* * *
İnsanlarımızın birbirlerini anlamaları, birbirlerinin haklarına saygı göstermeleri her geçen gün erozyona uğruyor.
Sanki hiç demokrasi ile bilimle tanışmamış Ortadoğu ülkelerinin vatandaşları gibi olduk.
Toplum olarak bu erozyonun farkına varmalıyız.
* * *
Neticede bir yerel seçim yapıyoruz, birbirimize söylemedik şey, yapmadığımız hakaret kalmıyor.
23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimlerinden sonra kaybedenin kazananı tebrik etmesiyle işi tatlıya bağlamak mümkün değil mi?
* * *
Hatırlar mısınız bilemiyorum, Soma’daki maden kazasında kurtarılan bir maden işçisini sedyeye yatırırlarken, çizmelerimi çıkartayım mı diye soruşundaki saygıyı bu günün değerleri ile nasıl anlatalım?
Sanki elle tutulamayan ve gözle görülemeyen bir güç, bizleri birbirimizi anlamayan insanlar yaptı.
* * *
Teknoloji ilerleyip bizleri dünyayla tanıştıran Facebook, whatsaApp. Messenger ve diğer bağlantılar ile bilgiye ulaşmanın tadını çıkarmak yerine, oralarda da kullandığımız dil bazen utandırıyor.
* * *
Eskiden birbirimizin bilgisine, dostluğuna bir saygı vardı.
Şimdi kariyer için harcadığımız emeklerin hiç birisinin saygınlığı kalmadı.
Üstünlüğüne itiraz edilemeyen tek şey, mali gücünüz ve bulunduğunuz makamın yetkileri.
Sen benim kim olduğumu biliyor musun cümlesi, nelerin daha etkili olduğunun bir ifadesidir.
* * *
Tanınır olmanın koşulu yoktur, kimi bilimsel araştırmalardaki başarısı ile tanınır, kimi mesleğinin erbabı olması ile tanınır, kimisi ticari başarısı ile kimileride siyasi çevresi ile ve kimisi de asalak geçinmesi ile tanınmış olur.
* * *
Anneler, babalar, öğretmenler çocuklarına adabın ne olduğunu, edebin ne olduğunu öğretmelidirler.
Hepimizin birbirinden öğreneceğimiz şeyler olması, bu yaşamın önemli adaplarından birisidir.
Büyüdükçe, makam sahibi oldukça, kaybettiğimiz adabımızı bulmamız gerekiyor.