Siyasette gördüklerimizden ve yaşadıklarımızdan duyduğumuz rahatsızlıkları dile getirirken, devlet adamlığından bahsetmeden olmaz.
Buradan yola çıkarak, devlet adamı nasıl olmalı diye bir yazı yazmak istedim ve bunun için küçük bir araştırma yaptım.
“ Atatürk'ün söylev ve demeçleri, Atatürk araştırma merkezi,1997, s. 324-327” deki bilgilere ulaştım.
Oradan aldığım alıntılarla devlet adamlığını tanımlamaya çalıştım.
* * *
Devlet yönetiminde söz sahibi olmak, devlet adamı olmaya yetmez.
Siyasete bulaşmadan, devleti ve milleti için çalışan, üst düzey bürokrat gibi çalışan kişi devlet adamıdır.
*
Dünyada, gücü elinde tutan kişilere devlet adamı deniyor ama bu durum, devlet adamı olmaya yetmez.
*
Devlet adamı, İnsanın en büyük düşmanının, hırsları ve tutkuları olduğunu bilmelidir.
Aklının alamayacağı kadar bir gücü ele geçiren kişilerin, bu gücün etkisinde kalma ihtimali yüksektir.
Devlet yönetiminde gücü eline geçirenler, zaman zaman kendilerini kaybedip, bilinçaltındaki düşüncelerinin, istemeden de olsa esiri olmaktadırlar.
Güç sahibi olanlar, bu gücün etkisi ile oluşan yeni niyetlerini ve kişiliklerini ortaya çıkarmaktalar.
Gücü elinde bulunduranların, buna dikkat etmelerini gerekmektedir.
*
Devlet adamlığı konusunda Eflatun, “Devlet” adlı eserinde bize seçenekler sunmuştur.
Eflatunun sunduğu bu seçenek, Ya filozoflar devlet adamı olmalıdır ya da devlet adamları filozof olmalıdır.
*
Ülkelerin, iyi ve akıllıca yönetilmesinin temel noktası, insanın düşünebilmesinden geçer.
*
Devlet adamı bir ideolojiyi temsil edebilir ancak, körü körüne tek taraflı bir politika izlememelidir.
Latinceden gelen politika kelimesi zaten çoklu anlamına gelmektedir.
Yani devlet adamı bir tarafı önemserken diğer tarafı da unutmamalıdır.
*
Devlet adamı her zaman akıllı ve nerede nasıl davranacağını ve konuşacağını bilen kimsedir.
Asla, gücün kendisini ele geçirmesine izin vermemelidir.
*
Devlet adamlığını, siyasetçiyle karıştırmamak gerekiyor.
*
Küreselleşen dünya da, Bütün dünya milletleri aşağı yukarı akraba olmuşlardır ve olmakla meşguldürler.
Bu nedenle insanlar, mensup oldukları milletin varlığını ve saadetini düşündükleri kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını da düşünmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar önem veriyorsa, dünya milletlerinin saadetine katkıda bulunmak için elinden geldiği kadar çalışmalıdır.
Bütün akıllı adamlar, bu yolda çalışmakla, devlet adamlıklarından hiçbir şey kaybetmezler.
Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğumuzu temine çalışmak demektir.
*
Dünya milletleri arasında barış, dayanışma ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, genel huzursuzluklardan etkilenecektir.
Milletleri sevk ve idare edenler, tabii önce kendi milletinin varlığını ve mutluluğunu sağlamak isterler.
Fakat aynı zamanda bütün milletler için aynı şeyi istemeleri lazımdır.
*
Dünyanın uzak bir ülkesinde yaşanan bir olayın, bir gün bizi de etkilemeyeceğini bilemeyiz.
Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir uzvu kabul etmek gerekir.
Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan, diğer bütün organlar müteessir olur.
Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne dememeliyiz.
Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz.
Olay ne kadar uzak olursa olsun, devlet adamı bu yaşananları doğru değerlendirmelidir.
*
İşte bu düşünüş, insanları, milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır.
Bencillik kişisel olsun, milli olsun daima fena kabul edilmelidir.
Böyle devlet adamlarının çoğalması dileği ile Bilgilerinize ve dikkatinize sunmak istedim.