Türkiye tahıl ambarı bir ülke iken, tarım alanlarının yok edilmesi, imara açılması ve köylünün ürününün para etmemesi nedeniyle ekimden vazgeçmesiyle, 'tahıla muhtaç bir ülke haline geldi'.
Bu durum pandemide öyle bir ortaya çıktı ki, zamlara hepimiz şaşırdık.
Ama asıl tahıl yoksunu bir ülke olduğumuz Rusya- Ukrayna savaşı sonrası ortaya çıktı.
Ekmeklik buğday arar olduk.
Ve sonuçta, savaşta olan, her yeri bombalanan Ukrayna'dan tahıl ithal edebilecek bir çözüm için kapıları çalmaya başladık.
İşin ilginci bizde savaş yok, ama tahıl da yetersiz.
Nasıl oluyor demeyin, hepimiz biliyoruz.
Bizde mera ve tarım arazileri 'ranta kurban ediliyor'.
Samsun bunun en acı örneklerini yaşıyor; çok uzaklara bakmaya gerek yok.
Neyse yapılan girişimler sonuç verdi ve Türkiye, Ukrayna, Rusya ve Birleşmiş Milletler (BM) arasında yapılan tahıl sevkiyatı anlaşması kapsamında bir tahıl koridoru oluşması sağlandı.
İlk geminin yola çıkması sonrası, adeta medyada bayram vardı.
Tahıl fiyatlarında da düşüş başladı.
Ukrayna'dan hareket eden mısır yüklü gemi İstanbul'a geldi.
Nerede ihtiyaç varsa oraya gemiler yöneldi.
Türkiye'nin dört bir yanına.
Buğday, mısır götürdü gemiler.
Bakın Ukrayna'dan gemi kalktığı an ekmeklik buğdayın ton fiyatı 358 dolar civarına, arpanın ton fiyatı yaklaşık 318 dolara geriledi.
Gemiler limandan demir aldıkça da, fiyatlar gerilemeye devam edecek.
Bu elbette raflara da yansıyacak.
Yani tarım ne kadar önemli anlayabiliyor musunuz?.
Ekilen arazi ne kadar değerli.
Savaşta olan bir ülke bile ihracat yapabiliyor.
Savaşa rağmen toprağını ekmeyi bırakmıyor, vazgeçmiyor.
Ya biz de durum nasıl.
Mesela Samsun'da.
Kaç tarım arazisi mahkemelik.
Niye; çünkü imara açmak istiyorlar.
Betonlaştıracaklar.
Bafra Ovası'na hal binası yapacaklarmış.
Köylü ne yaptı önceki gün.
Samsun Büyükşehir Belediyesi'ne kavun hasatı yaparak, fotoğrafları paylaşarak yanıt verdi.
Bak bu araziler ne kadar verimli, bu kafayla kavuna da muhtaç olursun dercesine.
Ya meraları konut için imara açmak isteyenlere ne dersiniz?
Bence akıl tutulması yaşıyor olmalılar.
Ülkenin tahılda, sebzede geldiği noktayı göremeyecek kadar, kafalarının içinde beton koridoru oluşmuş olmalı.
Biz tarım koridoru diyoruz, onlar beton.
Aradaki fark 'siyah ile beyaz kadar net'.
Görmemek mümkün mü?.
Anlamamak?.
Öyleyse olay ne, neden bu ısrar?
Mahkeme kararları karşısında plan değişikliği yaparak yargı kararlarını boşa çıkarmak için verilen mücadele neden?.
İşte bunun adına rant diyoruz.
Rant uğruna ne varsa feda etmeye, yaşananları görmemeye devam ediyorlar.
Ne köylünün, ne de STK'ların uyarılarını dinlemiyorlar.
Israrlılar.
Hatta bu ısrar öyle bunaltmış olmalı ki ve Türkiye'nin bir çok yerinden aynı talepler gelmiş olmalı ki;
Tarım Bakanı Vahit Kirişçi sonunda patladı.
'Bana mera ve tarım arazisi imara açılsın diye gelmeyin' diyerek İl Müdürlerini uyardı.
Aslında siyasileri de elbette.
Diğer yönden yargıya da 'bu konunun önemini hatırlattı, destek verdi'.
Kaldı ki, dış ülkelerde bile tarım yapmak için incelemede bulunan Bakan Kirişçi, Türkiye'nin değerli topraklarının imara açılmasına izin verse, büyük çelişki olurdu.
O nedenle hepimiz gözümüzü dört açalım.
Bu rantçılara dikkat edelim.
Tarım arazisi ve meraları imara açmak isteyenlere izin vermeyelim.
Dün de yazdığım gibi 'rantçılar hızlı çalıştığından' bir ertesi gün bile geç olabileceğinden, internet gazetelerimizde anında konuyu gündeme taşıyacağız.
Sosyal medyadan da.
Ayrıca Kanal 362'de anlık olarak konuları masaya yatırıp kamuoyuyla paylaşacağız.
Su uyur rantçılar uyumaz...