Şu sıralar , geçtiğimiz kitap fuarında satın aldığım Belleğin İzinde- Beyin, Zihin ve Geçmiş isimli bir kitap okuyorum.
Harvard Üniversitesi Psikoloji Profesörü, Daniel L. Schater, insan belleğinin o inanılmaz doğasına dair edindiği bilgileri hem bir bilim insanı titizliğinde hem de konuya dair hiçbir bilgi sahibi olmayanların dahi anlayabileceği bir üslupla anlatıyor.
Kitabı genellikle tramvayda kafamı Şehri Samsun'a yaslayarak okuduğumdan veyahut zihnimin çoğunda bu şehir olduğundan olsa gerek, insan zihnini anlatan kitabın her satırını Samsun'a dair yorumluyorum.
Mesela;
Kitap, Ulric Neisser adlı bir bilişsel psikoloğun, insan beyninin deneyimlediği şeyleri daha sonra tamamen aynı şekilde aklına getirmek üzere depolamak yerine, onların sadece küçük parçalarını geçmiş bir olayı sonradan yeniden inşa etmek için kullandığını öne sürdüğünü söylüyor.
Bu bakış açısıyla, geçmişte hatırlanılan her şeyi bir yorumla kaydediyoruz.
Yani anılarımızın bir kısmını aslında kendi zihnimizde kurguluyoruz.
Bu da bir anlamda her yeni kaydı geçmişten hareketle yapıyoruz da demektir.
Peki bunun şehrimizle ne alakası var?
Bu şehrin sokaklarında yaklaşık bir buçuk milyon insan yaşıyor.
Bir buçuk milyon insan hemen her gün Samsun'u deneyimliyor, Samsun'u yaşıyor.
Yani bir anlamda iyisiyle kötüsüyle Samsun'u zihinlerine daha önceki birikimlerinin de yönlendirmesiyle kayıt ediyorlar.
Bu şehri yaşamış olanlar, şu an yaşayanlar ve büyük ihtimalle de gelecekte yaşayacaklar, yani geleceğin Samsun'unu kuracak olanlar bu insanlar.
Bizleriz...
Bu insanların, yani bizlerin zihinlerindeki eski ve bugünkü Samsun'dan doğacak yeni Samsun.
Sözün özü,
Şehrin, Samsun'umuzun mevcut her unsuru sadece geçmişi yansıtmıyor ya da sadece bugünkü algıyı etkilemiyor.
Gelecekte şehrin nasıl bir değişim geçireceğinin de temelini hazırlıyor.
O nedenle Samsun'a dair yapılan her şeyin, her gözlemin aslında gelecekteki Samsun'a dair bir sorumluluğu olduğunu bilmek önemli dostlar.
Aydın günler Şehrim Samsun!