Ferhan Şensoy, dünyanın en çok sahnelenen tiyatro oyunu unvanını taşıyan "Ferhangi Şeyler" isimli oyunu ile iki yıl aradan sonra tekrar memleketi Samsun'a geliyor.
15-16 Mayıs tarihlerinde yine Canik Kültür Merkezi'nde oynanacak oyunun haberini duyunca içim tabiri caizse cız etti.
Okuyanlar hatırlayacaktır.
İki yıl önce, tam da çok zor zamanlar geçirdiğimiz bir dönemde, Ferhan Ustanın Samsun'a geleceğini müjdeleyen oyun afişini tesadüfen görünce sevinçten havalara uçmuştum.
Sahaf sahaf dolaşıp, yeri gelip cebimdeki son kuruşla edindiğim ve kütüphanemin apayrı bir yerinde muhafaza ettiğim külliyatını ezberlercesine okuduğum, bütün oyunlarını defalarca izlediğim, kitapları yazıları ile yazarlığa özendiğim ustayı ilk kez müşterek memleketimiz Samsun'da, üstelik eşim Elvina ile düğünümüzün olduğu mekanda, eşim ile birlikte izleyecektik.
Samsun'da oynanması için yıllardır uğraştığım oyunun biletini aldığımız günden itibaren içim içime sığmadı. Oyun günü de kurulduk en öndeki sıramıza ustayı beklemeye başladık. Sahneye çıkar çıkmaz ayağa fırlayıp avuçlarım patlarcasına alkışladım. Yaklaşık 3 saat sahnede kalan Ferhan Şensoy neden Kavuklu olduğunu bir kez daha göstermişti.
Ve fakat yaşadığım bu mutluluk, kitap imzalatırken, ustadan 2013'te kendisine imzalattığım ve okuduğum ilk Ferhan Şensoy kitabı olması sebebiyle benim için yeri çok ayrı olan kitabıma, bir kez de eşim Elvina için imza atıp atamayacağını sormamla birlikte beni o kadar insanın ve olayı izleyen Elvinamın önünde "bir kitap iki kez imzalanmaz" diyerek bir an hiç bitmeyecek sandığım upuzun bir azar yerin dibine sokmasıyla acı bir hatıra olarak kazınmıştı beynime.
Üzüntümü bu köşeden paylaştığımda kendilerine defalarca ustayı anlattığım dostlarım da Şensoy'un verdiği tepkiye oldukça şaşırmış, "sanatçı hassasiyeti" diyerek beni teselli etmeye çalışmışlardı.
Onun hatırlamayacağı, benimse unutmayacağım bu olayın üzerinden tam iki yıl geçmişken, usta tekrar Samsun'umuza geliyor. Ustadır. Hemşerimizdir. O nedenle bana yine hoş geldin demek düşer.
Yine külliyatı kütüphanemin apayrı bir köşesinde duruyor. Arada açıp tekrar okuyorum. Bir sonraki kitabını dört gözle bekliyorum.
Ve fakat normalde sen geliyorsun diye yeri göğü inletecekken bu kez, içimden o salonda olmak, sana külliyatın geri kalanını imzalatmak gelmiyor be Ferhan Usta.
O gün de dediğim gibi eğer birgün bir yazar olursam, bu hissettiklerimi hep hatırlayarak, bana kitap imzalatmaya gelen birinin - isterse 50. imzalatışı olsun - kalbini asla kırmayacağım.
Senin bundan haberin olmayacak belki. Ama içimden gelen bu. Hem sen demedin mi?
"Uyarım içimin sesine,
Varsın bozuk olsun pusula..."
Aydın günler Şehri Samsun!