Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MHP çizgisine gelmesine, MHP’lileşmesine kuşkuyla bakılıyor. Seçim süreci halen devam ettiği, ‘tekrar’ veya erken seçim her zaman gündemde tutulduğu için, iki farklı ses, iki farklı anlayış Ak Parti’ye hakim görünüyor.
Erdoğan’a rağmen Akdoğan’ın farklı bakışı olamayacağı iddia ediliyor. Çözüm sürecini yönetenlerle, seçim sürecini yönetenler aynı olduğu halde farklı dil kullanıyorlar. MHP söylemiyle oy almanın, kirli ittifakların isteğiyle de süreci uzatmanın planlandığı iddia ediliyor.
Erdoğan söylediklerinde samimiyse ve MHP koalisyon ortağı olmayacaksa, tuhaf bir durum ortaya çıkacak. MHP’nin fikri iktidarda kendisi muhalefette kalacak. Ak Parti’nin gücünden yaralanan yerli ve yabancı şer ve çıkar odakları, Ak Parti - MHP koalisyonunu istemeyecek ve baltalayacaktır. Bugün ‘akiller’ karşı çıksa da akıllar, ‘Ak Parti- MHP’ diyor.
Akdoğan, Apo’dan medet umuyor
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, hala İmralı’daki Apo’dan medet umuyor, ‘Apo, bu eylemleri yapanları da HDP milletvekillerini de sopayla döverdi’ diyebiliyor. Yeni şehitlerin yeni süreçlere kurban edileceği anlaşılıyor. Verdikleri akılla Türkiye’yi bu noktaya getirenler, şimdi Apo ile değil; Kandil’le (Bayık, Karayılan v.b. gibilerle) masaya oturun diyor.
Sayın Cumhurbaşkanı, ‘ Dolmabahçe’deki ‘mutabakat metnini’ tanımıyoruz, bu metin iki uluslu millet, yerinden yönetilen iki devlettir’ yani ‘bağımsız Kürdistan Devleti’dir’ derken, Akdoğan hala metni savunuyor, HDP’ye, ‘şimdi ‘çözüm sürecinin’ filmini çekin’ diyor. HDP yerine neden Akdoğan üzülüyor. Akdoğan Ak Partili mi HDP’li mi?
Türkiye Kandil’i, PKK Türkiye’yi bombalıyor
PKK Türkiye’de eylem yaparken, Türk güvenlik güçlerinin Kandil’i bombalaması yaman bir çelişki değil mi? Doğu ve güneydoğudaki illerin tamamına yakınında ve İstanbul’da PKK’lı teröristler yolları kesiyor, karakollara, taburlara saldırıyor, polisleri kaçırıyor, subayları, astsubayları, erleri, polisleri şehit ediyor. Teröristler eylem yaptıkları yerde aranmıyor. Savaş uçakları Kandil’i bombalıyor. İki polis terör örgütü PKK’nın elinde bulunuyor. Kandil’in yerine, saldırı yapılan yerlerin bombalanması, saldırganların etkisiz hale getirilmesi gerekmez mi? Kaybedilen, ancak kaybedildiği yerde aranırsa bulunur.
Türk milleti kan ağlarken, ordu PKK’nın çıkarları için Suriye’de seferde. Bu saldırılardan sonuç alınsaydı, eylemler artarak sürer miydi? Hükümet olayların bilincinde değil; olağanüstü sıkı önlemler yerine terör örgütüne zaman kazandıran sonuçsuz dış operasyonlarla vakit harcıyor.
Genelkurmay'dan yapılan açıklamada ‘Çok sayıda vatandaşın Genelkurmay Başkanlığına başvurarak askere alınmayı ve terörle mücadelede görev yapmayı talep ettiği’ bildiriliyor.
TEB’den açıklama
TEB Samsun Şb.Bşk.Onur Ferhat Karacan dünkü yazımla ilgili olarak, Eczacılar Birliği toplantısında ‘her ne pahasına olursa olsun, barış istiyoruz’ dereken terör örgütlerinin isteğinin kabul edilerek sağlanacak sözde ‘barıştan’ söz etmediklerini ifade etti. İnsanların acılarını, dindirmek hayat kalitesini yükseltmek, yaşama hakkını güvence altına almak gibi bir misyonu olan birliğimiz, sözde barıştan değil; her zaman Türk milletinin bölünmez bütünlüğünü sağlayacak gerçek barıştan yanadır. İfade edilen barış; terör örgütleriyle mücadele edilmemesi, isteklerinin kabul edilmesi anlamına asla gelmez. Söz konusu makalenizde de ifade edildiği gibi; terör saldırılarıyla eş zamandan kaynaklanan (zamanlama hatası) yanlış anlaşılmayı düzeltiriz.
Sayın Karacan ve TEB’in, terör örgütlerinin medyadaki uzantılarının sözünü ettiği sözde barıştan değil; gerçek huzur ve barıştan yana olmalarını memnuniyetle karşılıyor çalışmalarında başarılar diliyorum.