Cumhurbaşkanı/Ak Parti Gen Bşk Erdoğan Samsun Cumhuriyet Meydanı’nda yaptığı konuşmada ‘Son kez’ destek istiyorum demişti. İYİ Parti Gen Bşk Meral Akşener de Samsun ziyaretinde son seçim vurgusu yaparken, Millet İttifakı’nın seçimi kazanmaması durumunda demokrasinin tehlikeye düşeceğini mağduriyetlerin artacağını, başarısızlığa meydan vermeyecek kadar iyi hazırlandıklarını söyledi.
Her seçimin bir öncekinden daha hayati olduğu bugüne kadar söylenmiş olsa da bu seçim gerçekten diğerlerinden çok daha sıcak gündemle yapılacak. Hayati sonuçlar doğuracak, algı savaşlarına sahne olacak, sonuçlar ilk kez birbirine bu kadar yakın, ittifaklar kafa karıştırıcı oldu, 6’lı Masa’yı eleştiren Erdoğan da hem bir önceki seçim 157 bin oy alan Hüdapar hem de bir gün önce Erdoğan’ı eleştiren YRP, DSP ile 6’lı İttifak kurdu
İktidarın yazılı, görsel ve işitsel basın gücü göz önüne alındığında, muhalefetin tezi sağlam olsa da işi çok ama çok zor. Erdoğan muhalefete hareket alanı bırakmamaya özen gösterirken, dar alanda siyasete zorlayacak.
İktidar veya muhalefetten herkes kendisi adaymış gibi çalışmadığı sürece, neyin olgu neyin algı olduğu seçmene anlatılamaz. Adaylar açık, seçik bir şekilde olguyu anlatıp, algıyı yıkamazsa Türk milleti doğru olup olmadığına bakmaksızın işine geldiğine; kötü olguya değil; iyi algıya inandırılabilir.
Algı olgunun önüne geçerse evdeki hesap çarşıya uymaz. Baktığınız yerde erik olduğu beyninizde canlandırılırsa ağzınız sulanır, çürük olduğu canlandırılırsa mideniz bulanır. Baktığınız yerde ne olduğunun hiçbir önemi yoktur. Önemli olan neye inandırıldığınızdır.
Herkesin adaymış gibi çalışabilmesi için adaylara inanması, adayların herkesi temsil edecek özellikte olması gerekir. Kendini tanıtamayan, niçin aday olduğunu anlatamayan aday, partisini nasıl tanıtacak? Bu kısa sürede adayların tanıtımı bir tarafa partilerin hayati konulardaki görüşleri bile yeterince anlatılamaz.
Muhalefetin temel sorunu; özellikle de İYİ Parti için en büyük tehlike medyasız siyaset yapacak olmasıdır. Medyasız siyaset; silahsız savaş demektir.
Sivrisinekle mücadele tek tek sinekleri öldürmekle değil; bataklığı kurutmakla mümkün olduğu gibi adayların kısa sürede tek tek gezerek kendilerini tanıtması çok zor. Oysa medya yoluyla kamuoyu oluşturmak; bataklığın havadan ilaçlanması kadar kolaydır.
Bu seçim medya savaşlarına sahne olacak. Kara birliklerinin önünün hava kuvvetleriyle önceden dövülerek geçişe hazırlandığı gibi; adaylar, medya sayesinde kendilerini ve partilerini, neler yapacaklarını seçmenlere medya sayesinde tanıtabilir.
Toplumu değiştirecekler ve yönlendirecekler, kitle iletişim araçlarını azınlığın çoğunluğu yönlendirme (manipüle) aracı olarak kullanıyor. Görüş yayıcı ve oluşturucular aracılığı ile istenilen görüş ve düşünceler kamuoyuna, kamuoyunun istek ve düşünceleriymiş gibi sunuluyor.
Bu amaçla halkın zihnine bir ön algılama süzgeci yerleştirilerek halkın öğrenmesi denetleniyor. Olguyla algı yer değiştiriyor
Olgunun yerini algı; gerçeğin yerini sunulan alıyor. Neyin önemli veya doğru, neyin önemsiz veya yanlış olduğuna kendisi değil medya karar veriyor. Halk artık düşünemez hale getiriliyor. Kendi adına birilerinin ondan daha iyisini düşüneceğine ve yapacağına inandırılıyor. Bu durumda halk taşıdığı değer ve güçten habersiz, medya gücünün halkı, medyanın istekleri de halkın isteği olarak gösteriliyor.
Halk kendini yakından ilgilendiren olayları önemsiz görüyor. Kendisi için hiçbir değer ifade etmeyen şeyleri önemser hale geliyor. Dizileri gerçek, gerçekleri dizi gibi izliyor.
Kamuoyu yönlendiricileri, ayağı olmayanı göstererek ayakkabısızlığa, ölümü göstererek sıtmaya alıştırıyor halkı. Halk sunulandan başkasını bilmediği için, sunulanın en iyisi olduğuna inandırılıyor ve durumundan fazla şikayet etmiyor. Hataların doğurduğu olumsuzluklar, çözümü olanaksız felaketler olarak görülüyor ve kadere bağlanıyor.
Herkes, her şeyin kendi bildiği kadar olduğuna inanıyor. Bilmediklerini de yok sayıyor. Samuel Beckett, ‘Her okuduğuna inanan hiç okumayandan daha tehlikelidir’ diyor. Kuyuya düşen kurbağanın gökyüzünü gördüğü kadar zannettiği veya ‘sarhoşken camiye girmeyiniz’ mealindeki ayetin, ‘sarhoşken’ kısmını kaldırarak ‘camiye girmeyin’ kısmının ayet olduğu iddia ediliyor; ayetler yanlış yorumlanıyor.
Korsanlar deniz fenerinin yerini değiştirerek gemilerin kayalara çarpmasını sağlar ve gemileri yağmalar. Fener eski yerine konmadığı sürece, gemi de kaptan da değişse güvenli geçiş sağlanamaz. Yapılacak iş, feneri doğru yere koymaktır. Ayıran yolların kavuşturduğu gibi; medya yoluyla değiştirilen halk, ancak karşı medya yoluyla aydınlatılabilir.
Genel medyada temsil edilmeyen siyasi partiler bu eksikliği ancak yerel medyayla giderebilir.