Amerikan aydınlanmasının öncülerinden bir yazar, Almancayı eksiksiz öğrenmeye karar verir ve Almanya’ya gider. Fakat geldiğine pişman olur. Almanların bile Almancayı tam bilmediğini görür ve ‘Bildiğim Almanca bana yeter; ben Almancayı tam öğrenene kadar, Almanca dışındaki dillerin hepsini öğrenim’ der ve Almancayı tam öğrenmekten vazgeçer.
Tuğrul Türkeş Ülkücü değildi.
Aynı tarihte okuduk Ankara’da Tuğrul Türkeş’le. Ben Gazi’deydim o Hacettepe/Beytepe kampusunda. Tuğrul Ülkücü grup arasında değildi. Olaylar yüzünden Ülkücülerin okula gidemediği zamanlar da okula gidebiliyordu. Eyyamcılarla birlikte hareket ediyordu. Gençlik Kolları Genel yöneticilerine sordum, Ülkücü olup olmadığını. Rahmetli Alparslan Türkeş oğlu Tuğrul’a Ülkücülüğü anlatmış. Ama gel gör ki bir şey anlamamış. Başbuğ da ‘Bir Tuğrul için Türk gençliğini feda edemem, Tuğrul’a anlatana kadar Türkiye’ye anlatırım’ demiş ve de anlatmış. Anlayacağınız Tuğrul 80’den önce değil; 90’ dan sonra Ülkücü olmuş. Sokma akıl ne kadar giderse, o da o kadar gidebilmiş.
Hazreti Nuh'un asi oğlu: Kenan
Nuh Aleyhisselam’ın ikinci olarak evlendiği Vâile, önce iman etmiş ise de daha sonra, imandan ayrılmış, mürted olmuştu. Hazreti Nuh’un bu kadından doğan oğlu Kenan da babasına iman etmemişti.
Nuh aleyhisselâm, yüzyıllar boyunca, kavmini iman ve hidayete davet ettiği hâlde, onların, inanmamakta ısrar etmeleri sebebiyle helâk olmalarının yaklaştığı sırada, son olarak kavmine, Allahü teâlâya iman edip yaptığı gemiye binmelerini söyledi.
Hazreti Nuh’un son olarak söylediği bu sözlerine de uymayan insanlar dediler ki:
-Ey Nuh! Bizi tufanla korkutuyorsun. Biz sana da, söylediklerine de inanmıyoruz!
Nuh Aleyhisselâm gemiyi bitirdiğinde, vaat olunan azabın vakti gelmişti. Tufanın alametleri görüldü. Allahü Teâlâ, Hazreti Nuh’a vahyedip, her (evcil) hayvan ve kuştan birer çifti ve kavminden iman edenleri gemiye almasını emretti.
Nuh Aleyhisselâm sular yükselmeye başladığında, oğlu Kenan’ı bir köşede gördü. Babalık ve peygamberlik şefkati ile son bir defa daha, bu asi evlada nasihat etti. İman etmesini söyleyerek buyurdu ki:
-Ey oğulcuğum! Bizimle beraber gemiye bin ki, inananlarla beraber selamete eresin! Kâfirlerle beraber olma! Allahü teâlânın iman nasip etmekle rahmet buyurdukları hariç, bugün boğulmaktan kimse kurtulamaz!
Kenan buna karşılık şu cevabı verdi:
-'Ne iman ederim, ne de gemiye binerim. Bir büyük dağa sığınırım. O dağ beni, suda boğulmaktan korur!..'
Kenan, bunları söyledikten hemen sonra dağa tırmanmaya başladı. Fakat sular hızla yükselip onu yuttu...
Nuh Aleyhisselâm, Allahü tealaya şöyle arz etti:
'Ya Rabbî! Oğlum Kenan benim ehlimdendir ve senin vaadin elbette haktır. Senin vaadinde değişiklik olmaz. Sen beni ve ehlimi suda boğmayacağını vaat etmiştin!'
'O senin ehlinden değildir'
Allahü teâlâ buyurdu ki:
“Ey Nuh, o senin ehlinden, dininden değildir. Zira o salih olmayan bir amel sahibidir. O hâlde ilmine vâkıf olmadığın bir şeyi benden isteme! Şüphesiz ben, seni, cahillerden olmaktan men ederim!”
Bunun üzerine Nuh aleyhisselâm şöyle dua etti:
'Ya Rabbî! İlmim olmayan şeyi senden istemekten, sana sığınırım. Eğer beni magfiret ve bana affınla rahmet etmezsen, ben ziyana düşenlerden olurum!..'