Demokrasilerde yasama, yürütme, yargıdan sonra 4. güç olan basının sorunlarının ve çözüm önerilerinin tartışıldığı Canik Belediyesi tarafından düzenlenen Basın Çalıştayı Türkiye çapında ses getirdi. Çalıştaydan önce yine Canik Belediyesi’nin konuğu olarak Samsun’a gelen gazeteci Cem Küçük’ün açıklamaları da daha önce yaptığı birçok açıklamanın tekrarı olduğu halde, ilk defa açıklanıyormuş gibi; sadece hükümet karşıtlarında değil; aynı zamanda yandaş medyada da farklı ve geniş yankı buldu. Bu durum, Samsun’un sıradan bir şehir, Samsun basının da sıradan bir basın olmadığının göstergesidir. Etkinliklere katılan ve önemli katkı veren konukları ve de özellikle başarılı bir buluşturuculuk (moderatörlük) yapan Osman Kara’yı kutluyorum.
Canik Çalıştayı’nda ilk defa yazılı ve görsel medyanın sorunları böyle kapsamlı olarak taraflarca ele alındı, sorunlar ve çözüm önerileri daha sonra yayınlanmak üzere kayıt edildi. Yakın zamanda hayatını kaybeden, duayen gazeteci, Rahmetli Hasan Pulur, bir yazısında bu mesleğin fiyakası var, ama parası yok’ demişti. Vicdanıyla cüzdanı arasına sıkışan gazeteci, itibarını korumakta zorlanıyor. Böylece her geçen gün itibarsızlaşıyor. Yargılanan, tutuklanan gazetecileriyle Türkiye basın özgürlüğünde son sıralarda yer alıyor. Suçu işleyen değil de suçu yazan gazetecinin cezalandırıldığı bir ülke Türkiye.
Fatura kesen gazeteci
Çalışan gazeteci, yatan gazeteci, şantaj yapan gazeteci, fatura kesen gazeteci araştırmadan da gazetecilik yapılıyormuş gibi; araştıran gazeteci, v.b. gibi çeşit çeşit gazeteciler türedi. Yağmur sonrası çıkan mantarlar gibi türeyen hiçbir etik veya ahlaki kural tanımayan bu gazetecilerle
basının eski itibarına yeniden kavuşmasını sağlamak pişmiş yumurtadan civciv çıkarmak kadar zor görünüyor. Etik kuralları bilmeden ihlal edenlerin yanında, kuralları ihlal etmek için yola çıkanlar da var. Canik Çalıştayı tam bu karmaşanın ortasında yapıldı ve birçok karanlık noktaya ışık tutulmasını sağladı.
‘Amcaya küfret’
Kurultay esnasında çok seslilikten kaynaklanan olması gereken tartışmaları değerlendirmekten aciz bazı kahve sohbetçisi tarzında yayın yapan siteler gösterilen yere değil; parmağa baktığı için gösterileni göremediler. Demokrasi kültüründen yoksun, sahibinin sesi; köpek marka yazılar yazmaya alışık oldukları için, çok sesliliği ‘kakafoni’ olarak görüyor. ‘Al şu parayı amcaya küfret’ türü gazetecilikle patronun rakiplerine küfrederek kazanan sözde gazeteciler var. Bu tür sözde gazeteciler artık parayı verene zarar verir hale gelmiştir. Bu nedenle gücü elinde bulunduranlar bile artık yağcı ve yağdanlıklara sadece emeklerinin karşılığını verirken, yeri ve zamanına göre kendilerini en sert şekilde eleştirenlerle beraber çalışmanın yollarını aramaktadırlar.
‘Müslüman Müslüman’ın düz aynası gibidir; baktığında kendini olduğu gibi görmelidir. İç ve dışbükey aynalar gibi; olduğundan iri, zayıf veya uzun göstermemelidir. Basın da olayları düz aynada olduğu gibi vermelidir. Böyle verirse halkın haber alma hakkına hizmet etmiş olur. Suça teşvik, azmettirme ve hakaret basın özgürlüğüyle izah edilemez. Vekillere istenen kürsü dokunulmazlığı gibi; gazetecinin de haber dokunulmazlığı olmalıdır, ancak asparagas haberin dokunulmazlığı olmamalıdır. Gazeteciler işlerini yaptıkları için, zaman zaman hayatlarını, zaman zaman da işlerini kaybetmektedir. Gazetecilerin iş ve hayat garantisi sağlanmalıdır. İşini yaptığı için hiçbir gazeteci mağdur olmamalı.
Basının dışarıdan kontrol ve denetimi sansüre neden olacağından, içerden basının kendi kendini kontrol ettiği ciddi bir mekanizma olmalıdır.