Anavatan Partisinin Başbakan Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz Hükümetleri döneminde işçi maaşlarına yüzde 142 ve yüzde 160; toplamda yüzde 302 zam yapılırken, memurlara TÜİK’in enflasyonu oranında zam yapıldı. Yapı 8. Bölge Müdürlüğü çalışanlarının bulunduğu bir apartmanda oturuyor onların gittiği lokale gidiyordum. Akşamleyin çok sayıda çalışan yanlışlıkla fazla maaş ödendiğini söyleyerek ne yapmaları gerektiğini soruyorlardı.
Muhasebe müdürleri arkadaşımdı, ‘bir kişide hata yapabilir, ancak bu kadar hata yapmaz’ desem de paraları iade etmezlerse ne olacağını merak ediyorlardı. Paraya ihtiyaçları varsa, kullanmalarını, bankadan daha düşük faizle geri ödeyebileceklerini söyledim ve nihayet alt katta oturan muhasebe müdürü de geldi ve maaşlarına yüzde 300 zam yapıldığını, aldıkları paraların kendilerine ait olduğunu söyledi.
Akşam lokale gittim, çaycı grand tuvalet giyinmiş, ‘Düğün mü var?’ dedim. ‘Yok, yeğenimi işe aldım, bundan sonra çayları yeğenim verecek’ dedi. ‘Kemal Sunal filmlerindeki gibi; çaycı bölge müdürünün çok üstünde maaş alıyordu.
Böylece memur ve işçi maaşları arasındaki makas işçilerin lehine açıldı. İşçiler çok maaş ve çok ikramiye alırken memurlar düşük maaş ve de düşük ikramiye, ancak işçilerden daha yüksek emekli maaşı almaya başladı. Memur maaşlarının da işçi maaşları kadar artması hep başka bahara kaldı. Baharlar, yıllar geldi geçti, memur maaşları ve ikramiyeleri işçiler kadar artmadı. Ben 1990’da 13 yıllık öğretmenken, lise mezunu olmayan TEAŞ işçisi benim birkaç katım maaş alıyordu. Bu adaletsizlik hiçbir zaman giderilmedi.
Yurt içinde veya dışında çalışan yüksek fiyatlardan pirim ödeyen süper emeklilerin yanında hiç çalışmamış, bir gün bile prim ödememiş, tesisatçı dükkanı açmış, ancak kapatamamış birisi, cüzi miktar para yatırarak bir dilekçeyle emekli olup emekli maaşı almaya hak kazandı. Yıllar sonra Ak Parti hükümetleri en düşük emeklilere zam yapıp, süper emeklilere zam yapmayarak tüm BAĞKUR’luları eşitledi. Bilenle bilmeyenin, çalışanla çalışmayanın bir olduğu yerde barış, adalet ve huzurdan söz edilebilir mi?
Okumanın savaşa gitmek kadar riskli olduğu yıllarda 15 yıl okuyup, en az 25 yıl çalışan, Türkiye’nin geleceğini, geleceğin Türkiye’sini yaratan, bir nevi milletin kaderini yazan öğretmenlerin emekli maaşlarını, bir dilekçeyle emekli olan BAĞKUR’luyla eşitlemek, yüzde yüz enflasyonun olduğu Türkiye’de yüzde yüzün altında zam yapmak hangi adalete sığar? Kurt kuzuya şah olsa, bu kadar adaletsiz davranmaz! Hz Ali ‘Devletin dini adalettir’ derken Nizamülmülk ‘İnançsız yaşanır, ancak adaletsiz yaşanmaz’ diyor. Bu adaletsiz uygulamalarla siz emekli öğretmenleri ölüm cezasına mı çarptırıyorsunuz?
Çalışana seyyanen; emekliliğe yansımayan zamlarla emeklileri keriz yerine mi koyuyorsunuz. Çalışanlara sesleniyorum ‘Dün sizin gibiydik, yarın bizim gibi olacaksınız, seyyanen zamlar emekliliğinize yansımayacak, seyyanen değil; maaşınıza zam talep edin!’ En düşük memura, en düşük emekliye hangi oranda zam yapılıyorsa herkese aynı oranda zam yapın, seyyanen yapılan zamları emeklilere de uygulayın, onlar başka ülkede mi yaşıyor? Dengeleri bozup, okuma ve çalışmayı enayiliğe dönüştürmeyin. Çalışmadan, okumadan kazananların Türkiye’sinin ‘bekası’ yapaydır ve tehlikededir. Hukuk da İslam da çalışanı çalışmayandan, okuyanı okumayandan üstün tutar. Aksi ne hukuka ne de İslam'a uyar.