Dindarlaşmış gibi görünüyor veya gösteriliyor, ama İslam’dan, İslam’ın özünden uzaklaşılıyor. Aslında dindarlaşmıyoruz; dini darlaştırıyor, yozlaştırıyoruz. Din, bir başörtüsüne, anlamı bilinmeden ve yerine getirilmeden okunan duayla kılınan namaza, Arabi isimlere indirgeniyor. İslam’ın emir ve yasaklar; hak, hukuk, adalet, helal, haram v.b. gibi sosyal hayatla ilgili tüm hükümleri; dindarlar tarafından yok sayılıyor.
İstatistiklere göre Peygamberimizin sevdiği isimler azalırken, dinen bir anlam veya önem ifade etmeyen Arabi isimler artıyor. Adetler ibadetlerin yerini alıyor. Bunlar dindar olmaya yetiyor.
Diğer taraftan İslam'ın kesin bir dille reddettikleri binbir dereden su getirilerek, akıl almaz yorumlarla İslam'a uygun gibi gösteriliyor. (Hazinenin malının akrabaya dağıtılabileceği veya çalışanların yüzde yirmi komisyon alabileceği v.b. gibi)
Değerler araştırmasına göre; Türkiye’de insanların yüzde doksanı birbirine güvenmiyor, yüz kişide ancak on kişiye güveniliyor. Güveneceğiniz bir arkadaş denilecekler parmakla gösterilecek kadar az. ‘Dostunla ye, iç, ancak alışveriş yapma’ sözü sıkça kullanılıyor. Müslüman olmak her şeyden evvel güvenilir olmak demek değil mi ?
Dinin geldiği nokta
İzmir'de bir zamanlar Mızraklı Dede diye şöhretli bir türbe varmış, Telli baba türbesi gibi. Kimi türbeler işsizliğe kimi türbeler baht açıklığına kimi türbeler imtihanı kazanmak işe girme konusunda ihtisas sahibi olmuş ve hangi türbenin ne görevi olduğunu, çocuğu işe girecekse, hangi türbeye gideceğini halkımız hepimizden iyi bilir. İşte Mızraklı Dede'nin özelliği de şu, hangi kadını kocası boşamış ya da terk etmiş ya da evine gelmez olmuş, çocuklarına, kendisine bakmıyorsa, bu işlere de Mızraklı Dede bakıyormuş. Ancak Mızraklı Dede sağlığında çok acayip bir vasiyette bulunmuş ve bu vasiyetiyle meşhur olmuş.
Mızraklı dede, kocasından dayak yiyen ya da terk edilmiş tüm kadınlarımıza, gelin türbemi ziyaret edin demiş, ancak, tuhaf olan, dua yerine küfredin demesi. Benim kapıma gelenler bana ağzı dolu küfredecek.. Ne kadar küfür biliyorsa söyleyecek, demiş.
Tabii kocasından illallah diyen hanım hanımcık kadınların türbeye gidip ağız dolusu küfür etmesi nezaketen çok zor. Üstelik alışıldık bir şey değil. Ama Mızraklı Dede böyle buyurmuş. Kadınlar türbeye geliyor ve sanduka etrafında ana avrat küfrederek dört dönüyorlar.
İzmir'in güngörmüş zengin hanımefendi ağırbaşlı kadınlarından birinin yolu türbeye düşmüş, çünkü kocası terk edip gitmiş. Sanduka etrafında dönüyor ama bir türlü galiz küfürler savuramıyor, dudaklarından mırıldanarak ve utana çekine ‘Mızraklı Dede ağzına sı..yım’ diyor ama utancından da geberiyor.
Tam bu sırada hanımefendi güngörmüş kadının arkasından bizim Oflu, nine hala dediğimiz kocakarılardan biri de elleri açık küfürler ederek sandukayı dönmekte. Öndeki kadının kibarlıktan bir türlü küfür edemediğini görünce, kadına arkadan bir dirsek vurup: ‘Kızım sen de din diyanet bilmiyorsun, küfür öyle mi olur, diyeceksun ki, ta ananın ....’